43. KARANLIĞIN CAZİBESİ

Start from the beginning
                                    

Enis'ten aldığım mesajdan hemen sonra yalıya geri dönmüş, Janset'in odasında ve onun dolabından kendime kıyafet seçme konusunda oyalanıp durmuştum. En güzel halim olmak istiyordum ve hazırlanmaya erken saatlerde başlamıştım.

Kıyafet seçiminden sonra bir takım bakımlar ve temizlenmeler yaptığım için epey oyalanmıştım ama kendimi banyoya attığımda saat o kadar da geç değildi. Ancak banyodan uzun bir süre sonra çıkmam yüzünden saat geç olmaya yakındı. Acele etmeden makyajımı yaptım, bornozumla kurulandım, saçlarıma ısı değdirip onları kuruttum ve şekil verdim. Hemen sonra da kıyafetimi giyinip topuklularımı ayağıma geçirdim.

Makyajım sadeydi fakat yanaklarımı kızartmış, gözlerimi ön plana çıkartmış ve sanki daha fazla ışıltılı olabilecekmişim gibi yüzüme biraz daha aydınlık vermiştim. Dudaklarım vişne rengiyle parlıyorlardı adeta. Saçlarımı arkadan, ensemden dağınık bir topuz yapmıştım fakat kulaklarımın hizasındaki perçemlerimi serbest bırakmıştım. Giyindiğim kıyafet ise yeşilin en koyu tonuydu fakat hem miniydi, hem kalemdi, hem de tüm kumaşı büzgülüydü ve sağ-sol olmak üzere yanlarımdan yukarıya uzanan dikiş izleri estetik bir görüntü vermişti. Elbisenin silikon göğüs kısmına bağlı askılıları yoktu ve bu sayede geniş omuzlarım açık kalmışlardı fakat kol kaslarımın biraz aşağısında, dirseklerime yakın bir yerde duran elbisenin kumaşı, yanlarımdan, koltuk altımdan elbiseye bağlıydı.

Şu ana kadar olan en güzel halimdi. Aynadaki kendimi çok sevince topuklularımla aynı renkte olan siyah çantamı alıp Janset'in odasından çıktım.

Umarım Ertan'ın şöförlüğü iyiydiydi de beni yemeğe yetiştirebilirdi.

♾️

Enis'in bizim için seçtiği mekana girdiğimde girişteki kadın adımı sordu.

"Rebena Alarçin."

Kadın listesini kontrol etti fakat daha sonrasında, "R. Alarçin Altınday?" diyerek kafasını kaldırdı. "Bu isim var efendim?"

Şaşkınlıkla, "Evet," dedim.

Daha sonrasında, "Bir partneriniz var mı?" diye sordu.

Tam anlamıyla emin olmak istediğini düşünerek, "Enis Altınday," dedim.

Gülümsediğinde beni içeriye davet etti ve daha sonra diğer görevlilerden birine, "İkinci kat, 112. Masa," dedi. "Hanımefendiye eşlik et lütfen."

Karşımdaki adam, "Beni takip edin," diyerek ilerlediğinde onu arkadan takip ettim ve asansörle ikinci kata çıktık. Bana masayı gösterir göstermez de yanımdan ayrıldı.

Enis tam karşımda yağmurun en sert darbelerini indirdiği camın önündeki masada duruyor, elinde telefonla ilgileniyordu. Üzerinde gömleğine kadar siyah bir takım vardı fakat kravat takmamıştı ancak saçları derli toplu ve her zamankinden biraz daha özenli görünüyordu.

Masanın yanına kadar gittiğimde beni hala fark etmedi fakat küçük bir öksürük ve ayağımın ucuyla masanın bacaklarından birine dokunmamla beni sonunda fark etmiş, kafasını kaldırmıştı.

Sanki geleceğimi hiç beklemiyormuşçasına büyük bir şaşkınlık yaşayarak ayaklanıp telefonunu masaya bıraktı. "Rebena... Gelmişsin."

GERÇEK, YALANA SARILINCAWhere stories live. Discover now