"Ha olmasa diyeceksin yani?"

"Leylacığım, güzelim sen iyi olduğuna emin misin?" Diye sordu benim aksime gayet sakin bir şekilde.

Önüme dönüp derin bir nefes aldım.

"Hayır bu haller hamilelik yüzünden değil miydi? Neden geçmedi daha." Diye mırıldandım kendi kendime.

Hatta geçer diye düşünürken doğumdan sonra daha da kötü olmuştu. Duygularım benden bağımsız hareket ediyordu sanki. Saçma sapan tepkiler veriyordum. Ufacık bir şeye sinirleniyordum. Sebepsiz yere ağlayasım geliyordu.

"Birtanem daha yeni doğum yaptın." Dedi Ercüment. Elime uzanıp tuttu. "Çok normal böyle şeylerin olması."

"Nereden bilyirosun daha önce doğum mu yaptın?" Diye sorunca gülmeye başladı. Bende güldüm.

"Hayır ama eşim hamileyken bol bol araştırma yaptım. Normal yani böyle olması, üzme kendini lütfen."

"Kendimi üzmüyorum, sizi üzüyorum." Dedim.

"Bizi falan üzdüğün yok."

"Nasıl yok? Erdem ve Çağan bu kadar kızılacak bir şey yapmıyor. Ama gösterdiğim tepkiye bak."

"Erdem ve Çağan bu kadar kızılacak bir şey yapıyorda neyse." Dedi. "Bak birtanem kimse şikayetçi değil tamam mı? Sen daha yeni anne oldun."

"Sende baba oldun."

"Evet ama ben doğum yapmadım." Dedi gülerek.

"Sanki iyi bir anne olamayacakmışım gibi geliyor. Bunu düşünmek için biraz geç ama öyle geliyor işte. Şimdi her şey gayet güzel, annemler, Çağanlar sen yanımdasın ama yalnız kalınca yetemeyecekmişim gibi geliyor."

"Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?" Diye sordu.

Cevap vermeden başımı salladım.

"Sen çok iyi bir anne olacaksın birtanem." Dedi. "Hatta şimdiden gayet iyisin."

Tebessüm ettim.

"Böyle söylemek ile oluyor mu ki?"

"Leyla mesele söylemek değil. Ben senin kalbini biliyorum, ben kötü bir baba olurum ama sen asla kötü bir anne olmazsın." Dedi.

"Hayır." Dedim hemen. "Sende kötü bir baba olmayacaksın."

"Olmayacağım birtanem. Ne ben kötü bir baba olacağım, ne sen kötü bir anne olacaksın tamam mı? Böyle düşünüp üzme kendini."

Elimi ellerinin arasından çekip boynuna sarıldım.

Ahmet Han ağlamaya başlayınca ondan ayrılıp beşiğe döndü. "Bu çocuğun bana garezi mi var?" Diye sordu Ercüment.

"Ne?"

"Ne zaman bir yakınlaşsak hemen bir ağlama, hemen bir dikkat çekme çabası. Ne oluyoruz oğlum sen yokken ben vardım." Deyince büyük bir kahkaha attım.

"Heh şöyle ya." Dedi Ercüment de gülümseyerek.

Ahmet Han'ın altını değiştirdikten sonra tekrardan uyumayınca kucağıma alıp odadan çıktım.

"Yenge?"

"Efendim Erdem?"

"Kızdın mı be?"

"Kızmadım." Dedim gülerek.

Oturma odasına yöneldiğim sırada annem "Yemek hazır." Diye seslendi mutfaktan.

Mutfağa girince Ercüment bana döndü. "Sen ver bana, ye yemeğini."

Müptela | TamamlandıWhere stories live. Discover now