[Çeviri kitabıdır]
- Loki Laufeyson
- Bucky Barnes
- Peter Parker
- Thor Odinson
- Steve Rogers
- Pietro Maximoff
- Matt Murdock
- Klaus Mikaelson
- Kai Parker
- Bill Skarsgard
- Stiles Stilinski
- Derek Hale
- Peter Hale
- Jordan Parrish
- Isaac...
Konu: Krallıktaki yerini sarsmak için atılan bir iftira sonucu bir odaya hapsedildin. Bir prensesin görebileceği bütün lükslere sahipsin, evet. Ancak yaldızlı bir kafes hala kafestir. Herkes sana sırtını döndü. Sevdiğin adam Thor bile... Hiçbiri sana inanmadılar. Ama o gün gelecek ve hakikat gün yüzüne çıkacaktı...
Uyarılar: brat prince Thor, unprotected sex, oral sex, hair pulling, choking
•••
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Seni zindanlardan şu anki hapishanene naklettikten sonra bir ay boyunca fırtına koptu. Balkonda uzanırken gök gürültüsü yağmurla birleşiyor, bornozun sırılsıklam oluyor ve vücuduna yapışıyor, serin damlalar cildini bir sevgilinin okşaması gibi okşuyor. Bu çok acımasız bir cezaydı. Neyi kaybettiğinin sürekli bir hatırlatıcısı...
Bir yıl geçti ve kaderine razı olmaya yaklaştın. Günler geçiyor, biri diğerine karışıyor. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği muhafızın Borghild tarafından sana getiriliyordu. İstersen atıştırmalık, ikindi çayı veya akşam yemeği de. Refakatçin Astrid, isteğin üzerine ziyarete gelirdi ya da haberlerle, dedikodularla ya da bazen bir hediyeyle (yeni bir kitap, oyun ya da biblo) gelirdi. Bu tekliflerin gerçekten ondan mı yoksa Thor'dan gizli hediyeler mi olduğunu sık sık merak ediyordun, ancak bu düşüncelerinden uzaklaşmaya çalışıyordun.
Thor seni bu hücrede sonsuza kadar hapsettiğinden beri ziyarete gelmemiş, yazmamış, hâlâ hayatta olduğunu kabul etmemişti. Peki neden yapsın ki? Ona ihanet ettiğine, Jotunheimr'a gizli bir geçit açtığına ve akrabanı Kadim Kışlar Tabutunu çalmak üzere Asgard'a getirdiğine inanıyor. Yapmadın ama masumiyetini de kanıtlayamazsın. Lanetlendin, dilin büyülendi, bu yüzden gerçeği söyleyemedin. Akraban tarafından ihanete uğradın ve Thor tarafından bir kenara atıldın, kesinlikle yalnızdın.
Daha kötü olabilirdi. Bir prensese yakışan tüm lükslere sahipsin, her ne kadar ihanetle suçlanmış olsa da. Ama yaldızlı bir kafes hâlâ bir kafestir. Ve Asgard Sarayı'nın en yüksek kulesinde, bir zamanlar nişanlının yaşayacağı, evleneceği ve hüküm süreceği yerde yok olma ihtimali neredeyse katlanılmayacak kadar fazla.
Yani düşüncelerini başka şeyler üzerinde tutuyorsun, ne olursa olsun kendini meşgul ediyorsun. Masal kitapları ve ansiklopediler okuyorsun. Geceleri balkondan yıldızları inceliyorsun. Kokulu yağlarla uzun banyolar yapıyorsunuz. Cildine merhem sürüyorsun, saçlarını tarıyorsun.
Makyaj aynasında kendine bakıyorsun. Mücevherlerin, altınların olmadan kendini çıplak hissedersin. Hatırlayabildiğin günden bu yana saçlarına değerli taşlar dokunmuş, vücudunu altın zincirler süslemişti. Hepsi götürüldü. Yine de bornozunun sende kalmasına izin verildi. Bu nezaket sana bahşedildi. Asgard güneşine bu kadar yakın olan kulenin yükseklerinde sıcakta giymeye dayanabileceğin tek şey bu. Parıldayan gümüş rengi bir şifon, şeffaf ve ipeksi pürüzsüzlükte. Belinin çevresine gevşek bir şekilde bağladığın kuşak, göğsünün geniş bir şekilde açılmasını sağlıyordu. Yine de oda çok sıcak. Seni yorgun ve zayıf bırakır. Thor'un sana hediye ettiği büyülü buzu ne kadar özledin...
