1.8

68 9 2
                                    

"Yani yarın akşam gelebileceksin öyle mi?" Jimin usulca kafasını sallayarak beni onayladı. Sağlıksal sorunu yüzünden gelememişti o yüzden onu zorlamak istemiyordum. Hasta kimseyi zorlamazdım.

"Gelmezsen sorun değil, iyi olman daha önemli."

"Ben gerçekten iyiyim ve Nova'yı özledim. O yüzden geleceğim." Gülümseyerek cevap verince içim biraz olsun rahatlamıştı.

"Pekala, yaşın tutuyorsa sana içki ısmarlayacağım?"

"Yirmi yedi yaşındayım"

"İnanmıyorum, kimlik kartını göster bakalım." Yüzüme inanamadığını belli eder şekilde bakınca güldüm.

"Ne içersin?"

"Bira yeterli şimdilik."

Arkamı dönüp yeni barmen çocuğa baktım. Elindeki bardakları silmek ile meşguldu. Hae Chul bir haftalık tatile gittiği için yeni biri gelmişti ve açıkçası biraz eli ağırdı. Ona seslenecekken vazgeçtim ve barın arkasına dolanıp çocuğa yaklaştım.

"İşine bakabilirsin, ben hallederim." Geldiğimi bile yanına gidip konuşana kadar anlamamıştı o yüzden de beni hemen başı ile onaylamıştı. Birayı bardağa doldurup ona uzattım ve kendime de bir bardak aldım. Pek bira içmeyi sevmiyordum ama eşlik edecektim. Barın arkasından çıkmayı düşündüğüm sırada Sammy Jimin'in yanına oturdu.

"Yaşın tutuyor mu bunu içmek için?" Jimin gözlerini devirerek Sammy'e döndü.

"Siz çıkıyor musunuz?" Sorusunu cevapsız bırakıp soru sorduğunda güldüm. Nereden çıkmıştı şimdi bu garip soru.

"Neden soruyorsun? Luna'ya mı yürüyeceksin?" Sammy elini Jimin'in omuzuna atıp devam edince biraz öne eğildim.

"Öyle ise tavsiye etmem."

"Neyim varmış benim?" Bir anda çıkışınca ikisi de birden bana döndü.

"Huysuzsun, bu yeterli bence." Bardan doğrularak onu onayladım.

"Doğru, bende tavsiye etmem." Jimin gülerek birasından bir yudum aldı.

"Kimseye yürüdüğüm yok, ikinizde aynı espiriyi yapınca bende takılmak istemiştim. Her neyse ben gidiyorum." Birasını alıp ayaklandı ve dönüp ilerlemeden önce ekledi.

"Yarın görüşürüz Luna." Elimi sallayarak ona cevap verdim. Bir viski daha alıp bardan çıkıp Sammy'nin yanına oturdum.

"Bayağıdır yoktun?"

"Albüm çalışmaları yapıyordum." Gülümsedim.

"Doğru, unutmuşum." Cevap vermedi. Onun yerine içkisini içti.

"Ve bir süre daha burada olmayacağım, bensiz idare edebilir misin?" Elimi sırtına çıkarttım.

"Merak etme, sen işlerine odaklan."

"Bana ihtiyacın olmadığını zaten biliyordum." Ağzının içerisinde söylediği şeyi duymuştum ama duymamı ister gibi söylemediği için duymamış gibi davrandım. Elimdekini bitirip sahneye çıktım ve birkaç parça söyledim. O esnada bara üyelerden birkaçı girdi ama Yoongi yoktu. Jungkook yanıma çıkınca ona baktım. Burası onlar için gizli bir alan gibiydi gelenler kimseyi umursamadığı için istedikleri gibi davranıyorlardı.

"Sahneyi devralabilir miyim?" Kafamla onaylayıp mikrofonu ona uzattım.

"Küçük sahnelere bayılıyor gibisin?"

"İlgimi çekiyor diyelim. Bazen büyük sahneler ve fazla ilgi beni bunaltıyor." Hafifçe başımı sallayıp mırıldandım.

"Orası için her şeyini verebilecek insanlar var oysaki." Duymadı. Bende duymasını istemiyordum zaten. O yüzden sahneyi ona bırakıp inmeye yeltendiğime arkamdaki Yoongi'ye çarptım.

"Pardon seni görmedim." Gülümsedi. O gülümseyince gülümsemesine takılı kaldı bakışlarım. Normalde böyle gülümsediğini görmüyordum. Güzel gülümsemesi vardı.

"Sorun değil, sana içki ısmarlamak için gelmiştim."

"Olur gidelim." Onu beklemeden sahneden indim ve bar taburesine oturdum. Yanıma oturduğunda el işareti yaparak içkilerimizi sipariş verdi.

"Mahsuru yoksa soru sorabilir miyim?"

"Dinliyorum." Önüne konulan bardağı bana doğru uzattığında bir yudum aldım. Sonra birden kafama diktim. Sanırım sarhoş olmak istiyordum.

"Daha önce stajyerlik yaptığını duydum, neden bıraktın? Çok iyi parlayabilirdin." Sorusuna karşılık yeni çocuktan bir bardak daha istedim ve gelir gelmez kafama diktim. Sorduğu soru anlatmak istediğim bir konu değildi. Ya da anlatabileceğim.

"Öyle olması gerekti, bende bıraktım."

"Anlıyorum, peki tekrar başlamak istemez misin? Jungkook'a söylediğini duydum. Böyle bir hevesin olduğunu düşünüyorum." Söyledikleri sinirlenmemi sağlıyordu.

"Haddin olmayan şeyler hakkında düşünme." Sert çıkışıma karşılık sessiz kalınca suçluluk duymadan edemedim.

"Üzgünüm, bu konuda konuşmaktan hoşlanmıyorum." Bana doğru dönerek cevap verdi.

"Sorun değil, o zaman nelerden hoşlanırsın?" Güldüm.

"İçmekten, şarkı söylemekten, motorsiklet sürmekten ve Nova ile ilgilenmekten hoşlanırım." Söylediğimi bir anda anlayınca ne yapacağımı bilemeyerek tepkisini bekledim.

"Motorsiklet kullanmak ve Nova hariç diğerlerinden hoşlanıyorum. Ekstra piyano ve gitar çalmayı severim." Kafamı salladım ama ne dediğini o esnada pek önemsemiyordum. Odak noktam Nova'ydı.

"Nova benim kedim bu arada."

"Kedileri seviyor olman güzel, beni de kediye benzetiyorsun sonuçta." Kedi gibi gülünce kıkırdadım ama cevap vermedim. Ne diyeceğimi bilememiştim çünkü. Senden hoşlanmıyorum diyemezdim çünkü artık çekilir biriydi. Yani sempatimi kazanmıştı. Sevmiyorum da diyemezdim. Evet sevmiyordum ama hani nefrette etmiyordum. Saçma bir şekilde ne söyleyeceğimi bilememiştim işte. Onun yerine bardağımı bitirip ayaklandım.

"Sahneye çıkıyorum, sizin ufaklık sonunda inebildi." Söylediğime gülümseyerek bardağını sallayıp dudaklarına götürdü.

"Ona fazla yüz verme tepene çıkar." Gülerek ilerledim ve sahneye çıktım. Hızlı içmiştim ama sarhoş olamamıştım o yüzden belki şarkı söylersem biraz sarhoş olabilirdim. Elime mikrofonu alıp şarkıya girdim. Sevdiğim bir parçaydı. Sözleri bana pek hitap etmese de güzeldi. Seviyordum yani. Yüksek notalara çıkmayı seviyordum. (Paloma Faith - Only love can hurt like this) Genelde şarkıların anlamlarının bendeki ifadeye bakmazdım. Notası ve sözleri güzelse söylerdim işte. Bu parçada onlardan biriydi. Sözlerin bende bir şeyler ifade etmesini sanırım stajyerlik hayatımla birlikte bırakmıştım.

Şarkı boyunca gözlerim Sammy ile konuşan kişideydi. Arkası dönüktü ama beni rahatsız eden bi tanıdıklık vardı. Bu sebeplede gözlerimi oradan çekememiştim. Sonunda şarkı bittiğinde mikrofonu bıraktım ve Sammy'nin olduğu masaya baktım. Göz göze geldiğimizde bana gülümseyince karşılık verdim. Elini yanındakinin omzuna vurup yanından ayrılırken bana göz kırpması beni şaşırttı. O yüzden bakışlarımı giden Sammy'den çekerek yanındaki kişiye çevirdim.

Göz göze geldiğim tanıdık gözler yerimde çakılı kalmama yetti ama zemin ayaklarımın altından kayıyordu. Midem bulanıyordu. Başıma ağrılar girmeye başlamıştı ve bazı görüntüler gözümün önünden geçerken kendimi yürümek için zorladım.

Tough | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin