0.0

599 33 220
                                    

Dersler bitmiş, herkes dağılmıştı. Hafta sonunun gelmesiyle bazıları mutlu bazıları ise mutsuzdu. Fyodor, bisikletiyle her zaman gittiği yere gidiyordu. Terk edilmiş ya da Fyodor'un üstüne bırakılmış ev ve sahil, kimsenin olmadığı bir sahil. Belki nedeni, sahilin arkasında orman olmasıdır fakat insanlar uzun süredir bu sahile yaklaşmıyordu.

Tenine değen rüzgar, vücudunun bir ölü kadar soğuk olmasına rağmen üşütmüyor ya da titremesini sağlamıyordu. Toprağın verdiği sarsıntıyla, bisikletini sürmeye devam ediyordu. Her gün durduğu yerde durmuştu ancak bir farklılık vardı. Sahilde biri vardı.

Nikolai Gogol, okulun palyaçosu. İnsanları güldüren ama hiçbirine bağlanacak kadar yakın olmayan, istediği kişiliği yansıtamayan biriydi. Eğer yansıtırsa, hiç de hoş karşılanmazdı.

Şimdiyse öylece duruyor, dalgaları izliyor ve elindeki kediyi seviyordu. Fyodor düşünmeden bisikletini kilitledi, oysa çalacak kimse yoktu. Eve girecekken, bacağına sürtünen kediyi gördü. 

Kara kedi. 

"Agape, başkalarına rahatsızlık vermemelisin." Nikolai kediyi almaya çalışırken, kedi ondan olabildiğince uzaklaşıyordu. Yani Fyodor'un yanına gidiyordu. Fyodor, "Bence kedi seni istemiyor... Beni istiyor." demiş ve kediyi aldığı gibi evine girmişti. Kedi hırsızlığı yüzyılların en büyük suçu sayılabilirdi. Nikolai için.

----

Konunun sacmalıgi mi dersiniz artik, yoksa karakterlerin apayrı bir sey olmasi mi bilmem



this i love ; fyolaiWhere stories live. Discover now