51

28 5 6
                                    

Sabaha yaklaşan gecenin sessizliği kasanın bulunduğu odadan gelen tıkırtılarla bozuldu. Yiğit bir kat yukarıdaki odasında yatağından doğruldu ve gözlerini hiç uyumamış gibi açtı. Bir süre durup sesleri dinledi ve yavaşça yatağın altındaki levyeye uzandı.

"Sefa! Kalk!" diye fısıldadı.

Aynı odadaki diğer yatakta sırt üstü uzanan Sefa homurdanarak yan dönünce Yiğit levyenin ucuyla arkadaşını dürttü.

"Hıı..." dedi mahmur gözlerini aralayan esmer adam. "Ne var?"

Yiğit işaret parmağını dudağına götürdü. "Dinlesene."

Sefa'nın uykusu, duyduğu tıkırtılarla birlikte dağıldı. "Hırsız mı?" 

"Bakacağız." Ayaktaki adam komodinin üzerindeki gözlüğünü taktı, bu esnada diğeri de yataktan kalkmış ve kapının ardındaki beyzbol sopasını kavramıştı.

Filmlerdeki polisler gibi yavaşça aşağı indiler. Kasa, resepsiyondan geçilen küçük penceresiz bir odadaydı. Önce kapının iki yanında durup duvarı dinlediler, ardından aynı anda bağırarak içeri girdiler. Yüzleri kıpkırmızıydı. Elleri titriyordu.

Oysaki içeride emek ve umudu çalmaya niyetlenmiş kar maskeli bir hırsız bulunmuyordu. Işığı dumanla gölgeleyen, yerdeki siyah bavulun üstüne tek ayakla basan ve kaygısızca sigara içen kişi Bill Trash'ti.

Sigarasını yere atıp söndürdü. "Sanırım biraz zamansız geldim."

Yiğit, dişlerini sıktı. Tıkırtıları duyduğu anda polisi aramadığı için pişman oldu. Hem, gelen gerçekten de bir hırsız olsaydı ve olur ya, silahlı olsaydı kendilerini nasıl savunacaklardı? Levyeyle, sopayla olası bir hırsızın üzerine yürümek aptallıktı. 

"Hadi şu kızları çağırın." dedi Bill.

"Uyuyorlar." dedi gözlüklü adam. Burnunun ucunu ve saçlarını kaşıdı. "Bizden iste, biz iletiriz."

"Peki," dedi Bill sakince. Yeni bir sigara yaktı ve arka cebinden kırmızı kapaklı defter çıkardı.

"Kısaca özetlemeye çalışacağım," dedi. Bu sırada hasret ve tutkuyla deftere bakıyordu. "Bu defterde, büyük bir güç var. Bildiğimiz anlamda tüm sınırları yerle bir edebilecek bir formül. Piramidin kilidi. Kabbala'nın şifresi."

Ajan durdu ve pansiyon sahiplerinin yüzüne baktı. "Sanırım bu son dediğimden hiçbir şey anlamadınız."

Ortamdaki gerilim yükselmişti. Dinleyenler hem belirsizliğin verdiği korkuyu hem de bilmedikleri bir kelime duymuş olmanın kamçıladığı merak duygusunu tadıyordu.

"Kabbala, kısaca bir öğreti." dedi Bill. Defteri sıktı, öyle ki elinde telin izi çıkmaya başlamıştı. "Evrenin ve tanrının sırrını çözmeye çalışan onca doktrin ve felsefeden birisi ve zannımca en etkilisi. Sizdeki sufizme benziyor biraz. Her neyse, benim için aslında hepsi mistik zırvalık. Benzetme olsun diye söyledim. Ne ruha inanırım ne Tanrı'ya. Benim tek inandığım şey bu defterdir. Bu defter sayesinde ölümsüzlüğe ve sonsuz kudrete ulaşabilir, Tanrı olabilirsiniz."

"Tövbe haşa," dedi Sefa.

"Sıyırmışsın sen!" dedi Yiğit. "Tanrı olmak ha? Bir şey diyeceğimi çok afedersin de sen sıçıyorsun ya."

Diğeri gülmemek için kendini tutsa da başaramadı, eliyle kapattığı ağzından tuhaf sesler çıktı. Gözlüklü adam ise devam ediyordu.

"Tuvalete gidip düzenli olarak sıçmıyor musun, sıçıyorsun. Bırak bu ayakları da çek git, gece gece olay çıkmasın gözünü seveyim."

Fatma'nın PortresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin