"Bu yardımını hiçbir zaman unutmayacağım dostum. Onu yok etmeden dönmeyeceğim. Dikkatli ol, etraf tehlikeli."

O çalıların ve ağaçların arasına saklanarak evin arkasına giderken ben de ön bahçeye doğru ilerlemiştim. Müstakil evin hali bir başka oluyordu. Her yer ağaçlık ve morluktu. Buna alışmıştım. Mor çimenler de ayakkabısız yürümek güzeldi. Üstelik hava bayağı kararmıştı. Ortalık sessiz ve sakindi.

Yavaş adımlarla ön bahçeye giderken duraksamama neden olacak bir şey görmüştüm. Jimin ve Jeongguk yan yana çimlere oturmuş gökyüzüne bakıyordu.

İkisi?

Baş başa?

Hah.

Gözlerimi kısarak en yakınlarında duran ağacın arkasına koşturmuştum. Neyse ki sesimi duymamışlardı. Bu vakitte ne diye burada oturuyorlardı? Ne konuşuyorlardı?
Jeongguk'un peşini asla bırakmayan yedi korumada ortada yoktu. Demek ki gizli bir şey konuşuyorlardı.

Merak anbean zihnimi sararken başımı uzatmış ve ne konuştuklarını duymaya çalışmıştım. Fakat duyabileceğim kadar yakında değildim.

Yok.

Yok yani meraktan yerim de duramıyordum.

Hemen bir çözüm üretmeliydim.

Bakışlarımı onlardan çekerek etrafta gezdirmiş ve... Arkasına saklandığım ağacın dallarına bakmıştım.

Büyük dalın biri neredeyse o ikisinin üzerine kadar uzanıyordu.
Gözlerim parlamıştı.
Oraya tırmanırsam ne konuştuklarını kesinlikle duyabilirdim.

Tam ağaca çıkmaya yeltenecekken yakınım da duyduğun kanat sesiyle gözlerimi irice açmış ve kendimi yere atmıştım.

Diyarkabır kendimi neden yere attığımı anlayamamış gibi bir süre tepem de uçmuş, sonrasın da yavaşça karnıma konmuştu.

Yutkunarak gözlerimi kısmış ve direkt Jeongguk ile Jimin'e bakmıştım. Neyse ki sesimi duymamışlardı. Fakat daha fazla yer de uzanırsam ve biri arkasına dönerse görünürdüm. Bu yüzden pozisyonumu bozmadan tekrar ağacın arkasına yuvarlanmıştım.

Diyarkabır'da sağ olsun beni bırakmamış ve gelerek omzuma konmuştu. Aslında uçan ve zıplayan her şeyden korkardım fakat günlerdir onunla aynı ev de yaşıyorduk. Bu yüzden uçan şeyler korkumu biraz da olsa yenmiştim.

"Sence benim hakkımda konuşuyor olabilirler mi?"
Diye sormuştum ona. Yanımız da başka biri yoktu. Merakımı gidermem gerekiyordu.

Diyarkabır soruma cevap vermeyince burun kıvırmış ve onu başımla onaylamıştım.

"Haklısın, Jimin onu yalnız bulmuş ikna etmeye çalışıyor."

Jimin tam bir yellozdu.

Seokjin hyung onun bana karşı hisleri olabileceğini söylemişti bir de. İnanılır gibi değildi. İnsanların gözünü öylesine boyuyordu ki her defasın da ondan daha fazlasını bekliyordum

"Yılanlar bile ondan daha masumdur. Çok iyi bilidim onun huyunu."
Dedikten sonra ağaca tırmanmak için harekete geçmiş ve bunu yapmadan önce Diyarkabır'ı uyarmıştı.

"Sakın ses yapma."

Diyarkabır gerçekten akıllı bir hayvandı. Nereye gideceğimi anlamış gibi tırmanmak istediğim dala uçmuş ve beni beklemeye başlamıştı-bence beni beklemek için oraya konmuştu.

Nasıl bir ağaca bulaştığımdan habersiz, orasına burasına tutuna tutuna oldukça yavaş bir şekilde istediğim dala tırmanmıştım.

Fakat çok büyük acılar çekmiştim.

Purple Planet (VMİNKOOK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin