Yumurta

24.6K 743 13
                                    

Can'la Levent lise son sınıftayken Hüma ortaokula yeni başlamıştı. Abisi Levent de Can da kitap okumayı çok seviyorlardı. Haftada en az bir kez birinin evinde toplanıp kitaplar hakkında tartışırlar, şiirler okurlardı. Hatta Hüma defalarca Can şiir okurken kapı aralarından gizli gizli dinlemiş, okuduğu şiirleri araştırmış bulamamıştı. Daha sonra Hakan'dan duyduklarıyla şiirleri Can'ın yazdığı çıkarımını yapmıştı.

Bir süre sonra bu ikili gruba Hakan da eklenmişti.

Onun için Hümâ hep, Levent'in ve Hakan'ın Şairler gibi ince ve nazik bir ruha sahip olduğunu fakat ne yazık ki Çetin'in bu ince ruhtan nasibini alamadığını düşünürdü.

Levent'le Can'ın buluşmaları her zaman yalnızca seviyeli bir edebi sohbet çerçevesinin sınırlarında kalmıyordu ne yazık ki. Bazen içlerindeki hayvansal dürtüyle kızlarla neler yaşadıklarını da konuşur, birbirlerini gaza getirirlerdi. 'Vay koçumm, aslansın, kaplansın kesseler acımaz!' vs. vs.

Hümâ büyük bir şansızlık eseri o sohbetlerden birisine ilk denk geldiğinde henüz altıncı sınıfın 2. yarısındaydı. Ve anlam veremediği bir şey onu fevkalâde öfkelendirmişti. Ne olduğunu tahmin edemiyordu. Belki her şeyin önüne koyduğu abisinin kızlarla bu şekilde gönül eğlendirmesi, onları belki de ağlatıyor oluşu onu böylesine bozmuştu. Ama hayır, bu değildi. O zaman neydi ?

Uzun süre düşündü Hümâ. Düşüncelerini yıllarca uzak tutmaya çalışacak olduğu o ihtimal için henüz çok toydu. Bunun için o da hislerini başka bir ihtimale yordu.

Can'ın ilk şiirlerini duyduğu andan beri yaptığı şiir ve kitap araştırmalarında çok şey öğrenmişti. Yani bir sürü roman, şiir, otobiyografi okumuştu ki şiirlerin aslında Can tarafından yazılmış olduğunu bilmeden her şairin şiirlerini, kitaplarını, biyografilerini en ince ayrıntısına kadar incelemiş, o güzel şiirlerin kime ait olabileceğini öğrenmek için debelenip durmuş ancak bir arpa boyu yol kat edememişti. Ya da o öyle sanıyordu.

O araştırmalar ve okumalar ona kocaman bir dünya görüşü ve his katmıştı. Hem de olabilecek en güzel yaşta. Şimdi o hislerden yola çıkarak Can'ı muhakeme ediyordu.


O Şair ceketli çocuk kızlarla nasıl böyle gönül eyliyordu. Bir taraftan bu kadar güzel şiir okurken, bu kadar güzel yazarken öte yandan nasıl... nasıl bu kadar vurdum duymaz, gamsız,tasasız,serseri,züppe,aşağılık,şerefsi- Düşünceleri neden Can'a küfrediyordu. Hümâ küfretmezdi ki. Hümâ'nın içinde bir şeyler kırılıyordu. Kocaman bir şeyler.

O, Can'ın baraton sesiyle okuduğu her şiiri sahiplenmişti. Kendisine serenat yapan Romeo gibi.

Onun Romeo'su.

Peki, o ne yapmıştı. Köşe başında bir öpücük uğruna sıkıştırdığı her kıza o şiirleri sermişti.

Can onun değildi. Ama şiirleri okurken de Can, Can değildi ki. O artık Romeo'ydu. Romeo'ysa Hümâ'nındı.

Hümâ hislerine ucuz bir etiket yapıştırmıştı. O Can'a değil şiirlerini hastaydı. Uzun süre bu etiketle sessiz sessiz şiir toplantılarına kulak misafirliği yaptı. Beraberinde gelen o kız muhabbetlerine de katlanmak durumundaydı.

Etiketin ıslanıp kalkması çok uzun sürmedi. Abisiyle Can'ın mezuniyet gecesi, Abisinin arabası servisteydi. Can'la da konuşup tek araba gitmeye karar vermişlerdi. Hümâ'nın tabi ki de son gelişmelerden haberi yoktu.

Kapı çalınca çalışanları Hüsniye teyzeye bırakmadan 'Ben bakarım!' diye kapıya koşturdu. Hümâ'nın çocukluğundan kalma en büyük eğlencesi gelen misafir-yabancı kim olursa olsun kapıda kendisinin karşılamasıydı. Bu ilerleyen yıllarda da böyle oldu. Nedense kapının zili çaldığında acaba kim geldi diye içinde büyüyen o heyecana engel olamıyordu, tıpkı bir çocuk gibi.

Araladığı kapının önünde siyah takımıyla beklemekte olan Can'ı görünce bir anda hisleri allak bullak oldu. Dünya hem dönüyor, hem de duruyordu. Zamanın akmaya devam ettiğini biliyordu ama zaman durmuştu. Yer çekimi vardı, ayakları yere basıyordu. Ama yerçekimi yoktu, beyni uçuyordu,sinir uçlarıyla bağlantısını kesmişti. Kalbiyse, insan anatomisinin sınırlarına yeni bir soluk getirmişti. Hümâ attığını hissetmiyordu ama bir sıcaklık vardı. Kazan dairesinde bir parça kömür olmuş gibi...

Motor kontrollerini ele almasının ne kadar sürdüğünü kimsenin bilmediği bir süre sonunda Hüma kapıdan çekildi ve Can'a geçmesi için yol verdi. Can da gülümseyerek içeri,salona, girdi.

Hümâ'ysa ağzı açık ayran budalası gibi tavşanlı pembiş pijamalarıyla Can'ın arkasından baktı.

Abisinin arkadaşına aşık olmuştu. Ve daha da kötüsü işi yaştı.

'12 yaşındaysanız hayat çok zor...' du.

KABADAYIWhere stories live. Discover now