4. Bölüm

265 20 9
                                    

ZİFİR

4. BÖLÜM

-

Hayat ne garipti öyle. Tam şu an karşımdakinin Efkan oluşu başka şartlarda olsaydık beni belki de heyecanlandırabilirdi. Ben ona bir operasyon sonucu yaklaşmamış olsaydım, onu tanımıyor olsaydım ve her şeyden habersiz bir şekilde onunla sahafta sil baştan tanışıyor olsaydım bugün, tam şu anda böyle güzel bir tesadüf bana nasip olduğu için mutluktan tepiniyor olabilirdim. Ya da bütün gece şükrediyor olurdum ve heyecandan elim ayağıma karışır karşısında nasıl davranmam gerektiğini düşünüyor olabilirdim. Hayat sıfırdan tanışmış saf bir aşık için harika tesadüfler sunuyordu ama ne ben saftım ne de aşıktım.

Ben basit bir oyuncuydum. Efkan'ı kendine aşık etmeye çalışan basit bir piyondum aslında. Evet piyondum, baş komiserin piyonu. Tek bir tehlikeli harekette Şah'a yem olacak bendim.

Belki de tam şu anda Efkan da hazır beni görmemişken arkamı dönüp ortamı terk etmeliydim. Hayat bana bu kadar da tesadüfü layık görmemiş olmalıydı ve ben de bu tesadüfe layık olmadığım için çekip gitmeliydim. Hatta bu operasyonda olmadığımı baş komisere bildirmeliydim.

Belki tüm bu düşündüklerimi yapmalıydım ama yapamadım. "Senin gösleyin ne kaday güsel." Yapamadım çünkü tam karşıma sarışın bir çocuk dikilmiş, kocaman olan masmavi gözlerini masmavi gözlerime dikmiş bana hayranlıkla bakıyordu. Ve bu sarışın, kıvırcık saçlı, masmavi gözlü çocuk Efkan'ın 5 yaşındaki kardeşi Doruk'tu.

Doruk benim çekip gitmeme izin vermemiş, yetmiyormuş gibi bir de abisinin dikkatini çekmişti. "Senin gözlerin daha güzel." dedim gülümseyerek ona bakarken. "Hayıy değil. Baksana seninkiley paylıyoy." Gözlerim parlıyor muydu emin değildim ama emin olduğum tek bir şey vardı bu gözler muhtemelen bir saat sonra yorgunluktan ve mutsuzluktan isyan edip ağlamaya başlayacaktı.

"Doruk..." Doruk, kendisine seslenen abisine gülümseyerek döndüğünde kıkırdamaya başladı. "Sen neden annenin yanında değilsin?" Efkan yavaşça yanımıza yaklaşmaya başladığında Doruğun yanında durduktan sonra onu hafifçe kendine çevirerek önünde çömelip onunla göz teması kurmaya başladı. Abisinin esmerliğine inat sapsarı olan çocuğa baktım. İkisi de aynı babanın çocuklarıydı ama dışarıdan baksanız buna asla inanmazdınız. Anneler genlerini kusursuzca çocuklarına aktarmıştı resmen.

"Çok sıkıldım. Annem de uyuyoy saten." Efkan gülerek göz kırptıktan sonra onu hızla kucağına alarak ayağa kalktı. "Bu güzel gözlü ablanla tanıştın mı?" Efkan, Doruğa gülümseyerek bakıyordu, o yüzden beni göremezdi muhtemelen. Göremeyeceği için de cümlesinden dolayı tebessüm ettiğimi de göremezdi o yüzden rahat davranabilirdim. Yavaşça gülümsedim.

"Hayıy. Tam tanışacaktım sen geldin." Kaşlarını abisine çattıktan sonra bana döndü. "Ben Doyuk. Sen kimsin?" Ben Alin Dinçer...

"Alin ben de Dorukcum, çok memnun oldum." Ona gülümsedikten sonra bana tanışmak için uzattığı minik ellerini sıktım. Ellerini elimden kurtardıktan sonra iki elini birbirine vurarak abisine döndü. "Tanıştık bak."

Efkan ona güldükten sonra gülerek bana çevirdi kafasını. Sonunda beni muhatap almıştı, hem de gülerek. Bismillah gerçekten. "Hayırdır? Kötü bir şey yoktur umarım."

"Sis tanışıyoy musunus?" Doruk, merakla kocaman gözlerini mümkün gibi iyice açtıktan sonra bir bana bir abisine bakmaya başladı. Dünya güzeli bir çocuktu, bu çocuğa 7/24 nazar duası falan okumalıydılar. "Evet." dedi Efkan bana bakarken.

"Neyede tanıştınıs? Ne saman tanıştınıs?" Çok değil yakışıklı 2 hafta falan olmak üzereydi. Gerçekten 2 hafta olmak üzereydi. Efkan'la tanışalı yaklaşık 10 gün olmuştu. Vay be, zaman gerçekten çabuk geçiyordu. "Kocaman deden var ya..." Efkan benden bakışlarını çekip Doruğa bakmaya başladı. "Evet! Biliyoy musun benim kocaman biy dedem vay." Doruk konudan çabuk çıkıp bana heyecanla dedesinden bahsettiğinde Efkan'la gülerek göz göze geldik. Çocuk olmak bu kadar güzeldi işte. Keşke ben de tam şu anda çocuk olsaydım ve benim de kocaman bir dedem olsaydı.

ZİFİRTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon