Son kez, fazlasıyla yorgun görünen yüzüme bakıp banyodan çıktım. Mutfağa girdiğimde Selim ve Elif hanımın salondaki masaya tabakları götürdüklerini gördüm. Boş durmamak için tezgahın üzerinde gördüğüm tabağı alıp içeri doğru peşlerinden gittim.

Elimdeki tabağı masaya koyarken Elif hanım konuştu. "Sen otursaydın biz hallederdik."

"Misafir gibi oturacak mı? Yardım et sende kızım." Masadaki kaşıkları düzenleyen Semih beyin sesiyle, şaşkınlıkla ona baktım.

İçimi sıcacık yapıyordu her zaman. Hâlâ kaşıkları düzenlerken gözümü üzerinden çekemedim. Küçücük bir lafı bile öyle bir dokunuyordu ki yalnızlıkla dolmuş köşelerime.

Kafasını kaldırıp bana baktı. Şefkat dolu bir şekilde gülümsedi. Utanarak tekrar mutfağa doğru gittim. İçim büyük bir sevinçle dolmuştu. Midemde kelebekler uçuşuyordu sanki.

Elif hanım ve diğerleri de gelip son kalan malzemeleri götürdüğünde masaya oturduk.

Önümdeki çorbadan küçük bir kaşık aldım. Masa çeşit çeşit yemeklerle doluydu. Gerçekten tadı çok güzel olmuştu. Daha önce de bu masada yemek yediğimi biliyordum ama bu kadar güzel gelmemişti sanki. "Yemekler çok güzel olmuş. Elinize sağlık." dedim.

"Afiyet olsun." dedi Elif hanım gülümseyerek.

"Her gün bizimle yemek yemeye gelsene." dedi Batuhan.

Kafamı ona çevirdim. "Yemek yapmayı bilmiyorsundur zaten." dedi gülerek bana bakarken. Nedense onun lafları Gökhan'ın dedikleri gibi canımı yakmadı. Kafamı salladım.

"Ben öğretirim." dedi Elif hanım hızla. "Tabi bu yine yemeğe bize gelmen gerektiğini gösteriyor."

"Evet bende araba sürmeyi öğreteceğim kendisine" dedi Fırat bana göz kırparken.

"Usta dururken neden senden öğrensin ki?" dedi Semih bey.

Fırat yanımdan bana doğru eğildi. "Hayatında yaptığın en büyük hata babamla arabaya sürmek için binmek olur." dedi fısıldayarak. Kafasını ürpertiyle iki yana salladı.

"Benden iyi öğretmen mi varmış?" dedi Semih bey.

Selim bana bakarak konuştu. "Babam iyi bir öğretmendir. Öğrencileriyle arkadaş gibidir ama araba konusuna gelince işler değişiyor. Araba konusunda hassas olabiliyor."

"Size karşı kibar olmak gibi bir derdim yoktu ama kızlarım da tabiki öyle olmayacak." dedi Semih bey.

Elif hanım, "Semih." dedi. "Çocukları ayırmasak mı?"

Semih bey bana baktı. "Siz anlamazsınız. Babalar ve kızları arasında özel bir bağ vardır." Gözlerimi kırpıştırdım. Gülümsemek ve hıçkıra hıçkıra ağlamak arasında kaldım. Gözlerim mutlulukla dolmuş bir şekilde gülümsedim.

Kalbimde yavaş yavaş kendine yer edinen adama baktım. Babama baktım. Bunu kendi içimden dillendirmek bile kalbimin atışlarını hızlandırdı. O benim babamdı.

Önümdeki yemeğe dönüp sohbetlerine katılmasamda onları dinledim. Sürekli bana bir şey anlatıyorlardı. Mutlulardı. Ve tam bir aile gibiydiler. Gülümsediğinizi bile farketmediginiz zamanlar olurdu ya, çok sık yaşamazdım bunu ama şuan yüzümde asılı kalmıştı gülümsemem.

"Sevdiğin yemekleri söylesene?" dedi Elif hanım.

"Pek yok her şeyi yerim genelde." dedim.

"Alerjin falan var mı?" diye sordu Fırat.

"Yok." dedim.

Üstüme böyle düşüp benim hakkımda her şeyi öğrenmek istemeleri bunaltmıyor, aksine değerli hissettiriyordu.

Karışan HayatımWhere stories live. Discover now