11⭐

2.3K 268 382
                                    

Bomboş bir zihin.

Son birkaç aya dair en ufak bir anı kırıntısı bile taşımayan zihnim sayesinde, sorulan hiçbir soruyu cevaplayamıyordum. Gözlerimi yabancı bir uzay gemisinde açtığımda şoka uğramış, beni sakinleştirmeye çalışan mürettebat sayesinde az da olsa sakinleşmiştim. Mürettebat da en az benim kadar şaşkındı.

Onlara göre, geminin içinde birden beliren biriydim. 

Dünya'ya, benim yüzümden planlanandan önce iniş yapmak zorunda kalmışlardı. İniş yaptıktan sonra kendimi birden bire sorguya çekilirken bulmuştum. Bana anlatılanları duyunca şoka girmemem, mümkün değildi.

Benim içinde olduğum gemiyle iletişim kesileli neredeyse iki yıl olmuştu. Hepimizin öldüğünü düşünmüşlerdi. Ne olduğuna ve diğerlerinin nerede olduğuna dair uzun süre sorguya çekilsem de, hiçbir şey hatırlamıyordum. 

Eve gitmeme izin vermeleri bir hafta sürmüştü. Bu süre zarfında ailemle bir kere bile görüştürmemişlerdi. Binanın kapısından çıkar çıkmaz beni bekleyen annem ve ablamla karşılaşmıştım. İkisinin de gözleri yaşlıydı, bana sıkıca sarıldılar. 

Evde dinlenerek geçirdiğim iki haftanın sonunda, bir şeyden şüphelenmiştim. Sürekli bulanan midem ve içimde, anlamlandıramadığım bir his vardı. Bazı geceler ağlayarak uyanıyor, hıçkırıklara boğulmama rağmen nedenini anlayamıyordum. Çok üzgün ve kızgındım. 

Aslında, başta çok umursamadım ama ablamın şakayla, "Ya mideni üşüttün ya da hamilesin." demesi sonucu, elimdeki hamilelik testini almıştım. Bundan ne annemin ne de ablamın haberi yoktu. Sonuçta hiçbir şey hatırlamıyordum ve eğer gerçekten hamileysem bu, bebeğin babasının kim olduğunu da hatırlamadığım anlamına geliyordu. 

Testi yaparak beklemeye başlarken, hamile olma olasılığıma karşılık babasının kim olabileceğini düşündüm. Mürettebatta hoşlandığım kimse yoktu, çoğuyla ilişkimiz iş arkadaşlığından ileri değildi. Selamlaşmak dışında pek konuşmamıştık.

Fakat, hatıralarımda oldukça uzun bir süre kayıptı. Dünya'da iki yıla yakın zaman geçmişti fakat uzayda bir sene bile geçmemiştir diye tahmin ediyordum. Yine de benim hatırlamadığım bu süreçte bir şeyler olduğu belliydi. Hamile olmasam bile, şu an burada tek başıma olmam bile kanıtlardı bunu. Bir şey olmuştu ve hem mürettebat ortadan kaybolmuş hem de ben hafızamı kaybetmiştim. 

Süre dolunca teste baktım. Çift çizgiyi gördüğümde gözlerim doldu. Elim karnıma giderek yumuşakça okşadım. 

"Babasını bile hatırlamadığım bir bebeğin annesi olacağım." diye mırıldanmış ve yanaklarıma ulaşan göz yaşlarımı silmiştim. 

Kim olduğunun da çok önemi yoktu aslında. Muhtemelen babası çoktan ölmüştü, hatırlamam bir işe yaramazdı. Yine de merak ediyordum.

Başıma, başımıza ne gelmişti? Neden geri dönen tek kişi bendim ve hafızamı kaybetmeme ne neden olmuştu? Ben yoksa... aşık mı olmuştum? Daha önceki ilişkilerimde böyle bir şey yaşanmaması için tüm önlemleri alırken neden şimdi hamileydim? 

Yere çökerek göz yaşlarımı tutmayı bıraktım. Elimi ağzıma bastırarak hıçkırıklarımın duyulmasını önlerken içten içe çok acı çekiyordum. Geceleri ağlayarak uyanmalarımın sebebini az çok anlamıştım, bebeğin babası için üzülüyor olmalıydım. 

Fakat neden? Ne olmuştu? Hatırlamak, bilmek istiyordum. 

•••

Gerçekler, birkaç gün sonra yüzüme çarptı. Sanki kilit altından çıkan anılarım, teker teker gözlerimin önüne gelmiş ve beni afallatmıştı. Elimdeki, su dolu bardağı tezgaha bırakarak titrek bir nefes aldım.

Star Lost | Yang Jeongin Where stories live. Discover now