YK-10/FİNAL

59 8 11
                                    

Hastanenin bahçesine çıktığımızda güneş gökyüzünde en tepeye doğru yükselirken saçtığı ışıklardan korunmak için ellerimi gözlerime siper ederek, gözlerimi kırpıştırmaya başladım. Benim tam tersime Fırat gözlerini kırpmayarak resmen güneşe meydan okuyordu.

Hastaneden biraz uzakta kalan gözüme kestirdiğim çimenliğe vardığımızda Fırat çimenlerin üzerine oturup yeni çıkan otlarda elini gezdirdi. Bir şeyler yiyeceğimiz için, "Direkt yere oturma." diyerek çantamdan yere sereceğim örtüyü ve minderleri çıkarttım. Fırat örtüyü elimden alıp yere serdi, minderleri de örtünün üzerine yerleştirip oturduk.

Poşet çantadan yiyecekleri çıkartıp örtünün üzerine bıraktığımda, Fırat, "Sadece burada otursak bile bana yeterdi." dedi. Tebessüm edip, "En sevdiğin kurabiyeden yaptım." diyerek kurabiyeleri koyduğum kabın kapağını açtım.

"Çikolata parçacıklı." deyip bir tane kurabiye aldı. Gülerek, "Biraz küçük yapmışsın sanki." deyip kurabiyeyi ağzına attı. Fırat dediğinde fark etmiş olsam da gerçekten kurabiyeleri küçük küçük yapmıştım. Gülerek, "Ben lokmalık yaptım onları." deyip kıvırmaya çalıştım, Fırat, "Ben lokmalık severim zaten." deyip bir tane daha kurabiye alıp ağzına attı.

"Kurabiyeyle karnını doyurma daha bir sürü yiyecek var."

"Kurabiyeler benim, gerisi senin." deyip kurabiye kabını eline aldı. "Hamburgerle pizza da vardı, portakallı kekte vardı, neyse ben yerim artık onları." deyip Fırat'a yandan bir bakış attım.

Fırat bir elindeki kurabiyelere, bir de önümdeki yiyeceklere bakıp, "Düşündüm de bölüşebiliriz aslında." diyerek kurabiye kabını diğer yiyeceklerin yanına bıraktığında gülmeye başladım.

Dakikalar sonra, iki küçük kurabiye ve vişne suyu dışında midesine bir şey girmeyen Fırat, "Her şey çok güzel gözüküyor ama ben bunların hepsini yiyemem." dedi burukça tebessüm ederek.

"Olsun, canın hangisinden yemek istiyorsa ondan ye." dedim tebessüm ederek. Fırat belli bir süre ağzını açmadan gözlerime baktı, daha sonra da başını olumsuzca salladı. İştahı yoktu, günden güne de yemek yeme isteği daha çok azalıyordu.

Belli etmemeye çalışıyordum ama gözümün önünde eriyor olması beni mahvediyordu.

Zoraki tebessüm ettiğimde, "Özür dilerim." deyip başını önüne eğdi. "Neden özür diliyorsun, belki yiyemezsin diye düşünüyordum zaten."

"O kadar uğraşmışsın, olmadı böyle ama midem almıyor."

"Uğraşmamın bir önemi yok, hem kurabiye yedin o yeter bana." dediğimde, "Peki." diyerek başını aşağı yukarı salladı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

"Bunları toplayayım, sonra çimlere uzanıp gökyüzünü seyredelim mi?" dedim tebessüm ederek. Benim tam tersime Fırat moralsiz bir şekilde, "Olur." dedi.

"Niye moralin bozuldu şimdi? Yapma böyle." deyip elini tuttum.

"Yok, moralim bozulmadı." deyip zoraki tebessüm ederek bana baktı, "Hadi toplayalım şunları." deyip kapaklarını açmış olduğum kapların kapaklarını kapatmaya başladı.

Yiyecekleri kaldırdığımızda, Fırat sağ tarafına dönüp sırtını çimenlerin üstüne verdi ve zayıf kemikli parmaklarını başının altında birleştirerek çıplak ve saçsız kafasını ellerinin üstüne dayayıp, çıplak gözlerle, güneşe meydan okuyarak gökyüzüne bakmaya başladı. Örtünün üzerine uzanırız diye düşünüyor olsam da Fırat direk çimenlerin üzerine uzandığı için örtüyü özensizce katlayıp çantaların yanına bıraktım.

Fırat'ın sağ tarafına uzandığımda, "Benim psikolojim mi bozulmuş yoksa şu bulut köpeğe mi benziyor?" diye sordu. "Hangisi?" diye sorduğumda sağ elini kafasının altından çıkartıp, "Şu, büyük olan." deyip köpeğe benzettiği bulutu gösterdi.

Yıldız Kaydı  || TextingTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang