02, yeni arkadaşlar

187 31 24
                                    

gün, yoongi'nin hoseok'a duşunu kullanmasına izin verdiği günün ertesiydi. hoseok cevabını ve tepkisini o kadar çok düşünmüştü ki artık sorgulamaya başlamıştı. acaba sadece beni susturmak için mi izin verdi? yani ya gerçekten... katilse?..

aşırı tepki verdiğine karar veren hoseok, kıyafetlerini kapıp kendisi ve yoongi'nin dairesi arasındaki kısa mesafeyi yürümeye başladı. bu adam bazen ahmak olabiliyor ama duşunu kullanmama izin veriyorsa ondan şikayet edemem.

hoseok kapıyı çalıp genişçe gülümsedi ve kapının açılmasını bekledi. açıldığında yoongi'nin yataktan yeni çıkmış gibi göründüğünü fark etti, tıpkı önceki gün gibi. ancak bu sefer saat neredeyse 11'di.

hoseok usulca "merhaba," dedi, gülümsemesi yavaşça yüzünü terk ediyordu. yoongi tepki vermeyince hoseok yapmacık şekilde öksürerek onun bir şey söylemesini ya da kendisini içeri davet etmesini bekledi.

yoongi, hoseok'un geçebileceği kadar bir alan açmak için geriye adım attı, ancak alan dar olduğundan omzu geçerken adamın göğsüne çarptı.

hoseok sormaya bile fırsat bulamadan yorgun bir şekilde "sana banyoyu göstereyim," dedi. yoongi'nin dairesi benimkinden birazcık daha büyük, diyerek kendi kendine düşündü, bir yandan da içeriyi inceliyordu. içeriye girilince minik bir oturma odası ve hemen solunda da küçük bir mutfak olduğu görülüyordu. yoongi hoseok'u oturma odasının diğer tarafına, koridorun olduğu tarafa götürürken kapıdan bir yatak gördüğünde bunun ev sahibinin yatak odası olduğu kolayca anlaşılıyor.

yoongi, "işte burası," diyerek hoseok'un evi inceleyişini bıraktırdı. "eğer ihtiyacın olursa orada sabun var," yoongi'nin bunu demesi üzerine kollarına baktı ve sabun getirmeyi unuttuğunu fark etti. yüzü kızardığında mint saçlı adamın yüzüne yavaşça bir gülümseme yerleştiğini gördü. o benim utancımdan zevk mi aldı şimdi?

"orada havlu da var. başka bir şeye ihtiyacın var mı?" yoongi sorusunu sorup kaşlarını kaldırırken hoseok hızlıca kafasını sallayarak onayladı.

"teşekkürler... um, yoongi." hoseok yoongi'nin ondan büyük olup olmadığını bilmediğinden adını kullanırken biraz tereddüt etti. sanırım bu konuyu daha sonra konuşabiliriz. yoongi başka bir tepki vermedi ve arkasını döndü, büyük ihtimalle hoseok gelmeden önce yaptığı şeyi yapmaya devam ediyordu.

hoseok kapıyı kapattı ve kıyafetlerini çıkarmaya başladı. neredeyse yirmi dört saattir duş almamıştı ve şu anki duşuna hazırlanışı onun için huzur verici olmalıydı. suyu açıp eliyle kontrol ederek ısınmasını bekledi. su ılıdığında suyun altına girdi ve bu hamle kaslarının gevşemesine sebep oldu. su faturasını ödeyen kendisi olmadığından duşunu uzun süreli almamalıydı, bu yüzden çok fazla oyalanmadı.

hoseok suyu kapattı ve omuzlarını okşadı. duş almak onun için günün en iyi kısmıydı, düşünmek ve rahatlamak için ideal bir yerdi. işte bu da hoseok'un duşunun onarılmasını ne kadar fazla istediğinin bir başka sebebi.

yoongi'nin ona verdiği havluyla kendini kuruladıktan sonra hoseok çabucak üstünü değiştirip eşyalarını topladı. yoongi ile konuşmadan eve dönmek ona daha cazip gelse de teşekkür etmeliydi. teşekkür etmezse kendini kötü hisseder çünkü bu bir saygı kuralı.

başıyla koridorun köşesinden etrafı kolaçan ettiğinde yoongi'nin masasına oturarak telefonunda gezindiğini gördü. şu anlık teknoloji dışında hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi görünüyordu. kim umursar?

hoseok tereddütle "hey," dediğinde biraz gerildi. sesi az kalsın kendi kulaklarında yankılanıyordu.

"oh, merhaba?.." yoongi soru sorarcasına, hoseok gibi cevap verdi. telefonunu elinden koyduğunda yaklaşık beş saniye kadar bakıştılar.

kahretsin, hoseok, garipleşmeyi bırak ve bir şeyler söyle!

"mmm, sadece duşunu kullanmama izin verdiğin için teşekkür etmek istedim."

kaşlarını çattı ve dikkatini ona vermek için telefonunu kapattı. "sorun değil."
yoongi'nin ifadesini anlayamadığından hoseok bunu siktirip gitmesi gerekiyormuş gibi algıladı.

"pekâlâ, tamam?.. yarın görüşürüz." dedi hoseok, kapıya doğru yürümeye hazırlanıyordu ve kelimeler ağzından bir çırpıda çıkmıştı. ona göre bu konuşma daha fazla rahatsız edici olamazdı.

"hoseok, bekle... hadi arkadaş olalım."

bu sözler yoongi'nin ağzından çıktığında hoseok'un sıkıca tuttuğu kapı koluna parmakları kilitlendi. kafası düşüncelerle doluydu ve ne demesi gerektiğini bilmiyordu. panikledi ve onu tamamen doğru duyduğundan emin olduğu hâlde kendine düşünmek için zaman yaratmak için "ne?.." diye sordu.

"dedim ki," yoongi sandalyesinden kalktı ve ve biraz ona yaklaştı, "hadi arkadaş olalım. yani, madem her gün buraya gelip biraz zaman geçireceksin, bunu iyi bir arkadaşlık kurmak için fırsat olarak kullanabiliriz."

hoseok elini kapı kolundan çekti ve konuştu, "pekâlâ, yapalım öyleyse." düşündü. o haklıydı, gerçekten. onlar arkadaş olmasalar bu duş durumu çok daha garip bir hâl alabilir. denemekten zarar gelmezdi sonuçta, öyle değil mi?

yoongi "oh, harika." dediğinde yüzüne küçük bir gülümseme yayıldı. vay be, diye içinden geçirdi hoseok, neden gülümsemesi en büyük fırtınaları bile sakinleştirebilecekmiş gibi görünüyor. kesinlikle abartmıyordu, yoongi gibi duygusuz görünen bir insandan gelen gülümseme, sinirlerini tamamen yok edip onu yatıştırabilecek türdendi.

"öyleyse benimle öğle yemeği yemek ister misin?"

dostluk açısından bakıldığında, bunun sorulması tuhaf bir şey değildi. iki ahbapın yemek yemesi ne kadar normalse, bu soru da o kadar normaldi. ancak o, hoseok'un eşcinsel olduğunu bilmiyordu ve eğer bilseydi, durum büyük ihtimalle farklı anlaşılırdı.

şöyle düşünmeyi kes, sadece yemek yiyeceksiniz. seni randvuya falan çıkardığı yok, aptal.

hoseok kafasının içinde küfrediyordu, sanırım kendi bilincim benden nefret ediyor.

"tamamdır, yiyelim öyleyse."

꒦꒷꒦꒷꒷꒦꒷꒦꒷꒷꒦꒷꒦꒷꒦꒷꒷꒦꒷꒦꒷꒷꒦꒷꒦꒷꒦

çevirmen notu: yoongi'min gülüşü.. 😭😭 ağlatır beni bile... eh, uzun zaman oldu. nasılsınız? çeviriyi yapalı baya uzun zaman oldu ama anca şimdi yayımlayabiliyorum, lütfen bunun için bana kızmayın... ㅠㅠ kendinize iyi bakın!! daha çabuk bölüm yayımlamaya çalışacağım ~ ^^ 💜

soap 𖥸 yoonseok [türkçe çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin