1.Bölüm

261 57 79
                                    

Kaç saattir camın önünde dikildiğinden haberi olmayan Rüya ocak ayının dondurucu soğuğunda bir yeri izliyordu; Bir evi.
Aslında oraya pek ev denilemezdi. Böylesine devasa olan yaşam alanına olsa olsa köşk denirdi.

Bej rengi köşkün duvarlarını boydan boya çevreliyordu. Giriş kapısı yaklaşık iki metre boyunda, ahşaptan yapılmaydı. Koyu ahşap rengiyle bej renginin ahengi insanın içini açıyordu adeta.

Köşkün dışındaki çalılıklar her hafta özenle kesilir, aynı gün çimler de biçilirdi. Hizmetlilerin düzenli olarak camları sildiğini görürdü Rüya. Acaba böylesine büyük bir köşkte kaç hizmetli çalışıyor diye düşünmeden edemezdi.

Rüya ne zaman bu köşkü izliyor olsa saatin kaç olduğunu, zamanın nasıl geçtiğini unuturdu. Bazen saatlerce camın önünde sessizce dikildiği olurdu.

"Rüya soğuk bastıracak çabuk buraya gel!" Bu onun annesiydi. Her zaman olduğu gibi kızı üşütmesin diye ısınması için sobanın yanına çağırıyordu.

Yaşadıkları kutu kadar ev ikisine yetiyordu ve Rüya burada yaşadıkları için  gocunmuyordu. İlk geldikleri günden beri en çok ilgisini çeken şey, evlerinin karşısındaki devasa köşk olmuştu. Dışardan göründüğü kadarıyla üç katlı olmakla beraber enine olarak da büyük bir köştü burası. Kiraz gibi kırmızı çatısı, bej duvarları, kahverengi ahşap giriş kapısı ve daha koyu bej olan cam pervazları bu evin dışardan gözüken belirgin özelliklerindendi. Bazen kalem ve kağıdını alır, gördüklerini çizmeyi denerdi.

Köşkte yaşayanlara her zaman imrenirdi fakat içeride kimsenin yaşadığını henüz görmemişti, yaşıtı olduğunu düşündüğü kız dışında. Tahminince köşkte, o kız dışında kimse kalmıyordu, fakat sahipleri düzenli olarak bakımını ve temizliğini yaptırıyordu.

"Geliyorum anne"
Kapı koluna uzanırken durakladı, bugün dışarı çıkmanın iyi bir fikir olduğunu düşünürken kapıyı açıp "Anne, yanlış hatırlamıyorsam kasabaya gidip bir şeyler almamı istemiştin?" Diye sordu. Annesi mutfakta yemek hazırlarken cevapladı "evet tatlım liste hazırlamıştım, geç olmadan eve dön"

Rüya dışarının soğuğuna uygun kıyafetlerini giyinip yola koyuldu. Kasabaya gidip biraz kafa dağıtmak, evden uzaklaşmak istemişti.

Annesinin istediklerini almadan önce nehir kenarına inecekti. Kasabaya her gelişinde nehire inip kafasını dinler, çizim yapardı. Resim yapmakta oldukça yetenekliydi ve küçüklüğünden beri çizim yapmakla ilgilenirdi.

Suyun akış sesi, kuş cıvıltıları, ağacın tepesine tırmanan sincap, burası kesinlikle hayal alemi gibiydi. Kalın gövdeli bir ağaca sırtını dayayıp çantasından defter ve kalemini çıkardı. Gözleri çizecek bir şeyler arıyordu. Belki bir geyik, köpek, kedi veya nehir kenarında oturmuş iki genç. İki genç? Ne zaman buraya gelmişlerdi? Oğlanlardan biri kumral uzun boylu, diğerinin simsiyah saçları uzaktan bile parlıyordu. Çimenlere uzanmış konuşuyor gibi gözüküyorlardı. Gözleri defter ve iki genç arasında gidip geliyordu. Küçük dokunuşlar, çarpıcı detaylar hızlı dokunuşlar ve karalaması nihayet bitince çizimine son kez bakıp ardından eve alınması gerekenleri alıdıktan sonra yola koyuldu.

Eve gelince aldıklarını mutfağa bırakıp sobanın yanındaki rahat minderlerin birinde oturup kafasını duvara yasladı. Hemen yanıbaşında kanepe olmasına rağmen o minderde oturmayı daha rahat buluyordu. Kabarık, yünlü minder ona adeta bir bulutun üzerinde gibi hissettiriyordu. Yol yorgunluğunu atmaya çalışırken gözlerini kapadı ve her zaman olduğu gibi hayallere daldı.

Genç kız, Rüya'yı sol elinden tutup etrafında döndürdü. Kalabalık bir baloda dans ediyorlardı. Bu kızı gözüm bir yerden ısırıyor diye geçirdi içinden Rüya, bir yandan karşısındaki kızın ayaklarını gözleriyle takip edip ona ayak uydurmaya çalışırken.

Ateşin KızıWhere stories live. Discover now