𝕰𝖙𝖈𝖍𝖊𝖉 𝖎𝖓 𝖒𝖞 𝖍𝖊𝖆𝖗𝖙

312 48 11
                                    

Duyduğum ismi aklıma kazıdım. "Ben de Chan." dediğim şeyle sırıttı "Biliyorum." ardından beni geride bırakarak odadan ayrıldı.

O gittikten sonra o akşam adının Changbin olduğunu yeni öğrendiğim çocukla olan şeyleri uzunca düşünmüştüm. Kesinlikle bu çocuğun bildiği daha çok şey vardı ama nasıl bildiğini anlamakta zorlanıyordum. Bunları düşünürken uyuya kalmıştım ve sabah tekrardan kan ter içinde uyanmıştım. Fakat bu sefer nefeslerimi düzene sokmakta zorlanmamıştım, bu iyi bir şeydi.

Tam o sırada kapımın açılmasıyla kafamı oraya doğru çevirdim, gelen hemşireydi. "Dışarı çıkma iznin verild-" lafını kestim "Odamda kalacağım, lütfen rahatsız etmeyin." dediğim şeyle şaşırmış olmalıydı ki bir kaç saniye duraksadı ve ardından "Peki, nasıl istersen" diyerek odadan çıktı. Şimdi sadece Changbin'in gelmesini beklemek kalmıştı.

Bir süre odamda onu bekledikten sonra sonunda kapımın tekrardan açıldığını işitmemle oraya doğru döndüm, gelmişti. Kapıyı kapattıktan sonra yanımda yerini alarak konuşmaya başladı "Muhtemelen sana neden yardım etmek istediğimi merak ediyorsundur, sen sormadan söyleyeyim; neden burada olduğunu biliyorum." açıkçası bilmesine o kadar da şaşırmamıştım o yüzden sadece merakla ona bakmakla yetindim "Sen hasta değilsin. O yüzden burada daha fazla kalmanı istemiyorum." "Hasta olmadığımı nerden biliyorsun?"

"Çünkü ben de değilim."

-

Akıl hastanesine yerleştiğimden beri doktorlardan beklediğimden daha fazla ilgi görüyordum ve bu ilgi hoşuma gitmemişti. Çünkü onlar da benim normal bir hasta olmadığımı biliyorlardı, beni iyileştirmeye çalışmayacaklardı; çünkü ben bir hasta değildim. Tedavi adı altında beni inceleyeceklerini biliyordum, o yüzden buraya gelir gelmez kaçma yolları aramaya başlamıştım bile.

Buraya gelmemin asıl sebebi ise geçirdiğim ani krizlerdi. Birden bire vücudumda, özelliklede başımda hissettiğim acıyla veya içimde hissettiğim ani duygu patlamalarıyla ara sıra krizler geçirebiliyordum. Bunu fark ettiğimdeyse henüz 11 yaşımdaydım. Nedenini bulduğumda ise 13.

13 yaşımdayken ailem şehir dışına çıkmak üzere beni anneannemlere bırakarak gitmişlerdi. Gece yarısı 2 gibi çığlıklarla uyandığımı çok net hatırlıyorum, heryerim sanki alevlerin içinde yanıyormuşum gibi acıyordu. O gece tekrar uyuyamamıştım ve anneannem ise ailemi aramak zorunda kalmıştı. Fakat ne kadar arasa da ulaşamamıştı, ertesi gün de öyle. En sonunda acil servisi aradığımızda ise korkunç gerçeği öğrenmiştik,

ailem yaptıkları kazadan sonra arabanın içinde yanarak can vermişti.

O gün anlamıştım, benim yaşadığım fiziksel ve duygusal acıların asıl sebebi duygusal olarak bağlandığım insanların çektiği acıları birebir yaşayabiliyor olmamdı.

Fakat ara sıra geçirdiğim krizlere bir sebep bulamıyordum, o yüzden de bu hastaneye kapatılmıştım.

Geçirdiğim bir kaç günün ardından odamdan dışarı çıkmama izin verilmişti ve ben de bu hakkımı iyi bir şekilde kullanabilmek için harekete geçtim. Sadece hava almak amacım değildi, hastaneyi iyice inceleyerek bir kaçış yolu bulabilmeye çalışıyordum.

Hastanenin içerisinde biraz dolaştıktan sonra bahçeye çıkmak için aşağı kata iniyordum ki kalp ritmimin birden hızlanmasıyla kısa bir süreliğine durdum, neden birden bire hızlanmıştı ki?

Tam o sırada karşımdan geçen çocuğa baktım, başım dönmeye başlamıştı. Ne oluyordu bana? İçimden gelen sese uyarak onu takip etmeye karar verdim. Kim olduğunu öğrenmeliymişim gibi hissediyordum, bir yabancı nasıl beni bu kadar etkileyebilirdi ki?

Gittiği yere kadar onu takip etmiştim, en son bir demir kapının önünde durduğundaysa ben de onunla beraber durdum. Neden duraksadığını merak etmiştim. Kapıdaki yansımalara baktığınıysa son amda fark edebilmiştim.

Arkasını hızla döndüğü sırada saklanabilecek zar zor bir yer bulabilmiştim. Geçtiğim duvarın arkasında nefeslerimi düzene sokmaya çalışıyordum, yakalansaydım ne olurdu kim bilir. Belki de psikopat sanardı beni, sonuçta yol boyunca tedirgin olduğunu hissedebilmiştim. Korkmuş olmalıydı fakat amacım bu değildi.

Duyduğum kapı kapanma sesiyle kafamı duvarın kenarından çıkararak oraya doğru baktım, içeriye girmiş olmalıydı. Derin bir nefes vererek saklandığım duvarın arkasından geri çıktım. Çok değil, bir kaç dakika sonra tekrardan beynimde hissetmiştim o acıyı. Fakat bu seferki öncekilerden daha da kötüydü. Koridorun ortasında yere çöküp başımı ellerimin arasına alarak çığlık atmaya başladım, ilk defa bu kadar yoğun bir şekilde acıyı hissediyordum ve artık bu acıyı daha iyi tanımlayabiliyordum, elektrik çarpmasıyla birebir aynıydı.

En son yerde uzandığımı ve titrediğimi hatırlıyordum. Başıma doktorlar çoktan toplanmıştı, hayır onları göremiyordum. Gözümü açabilecek gücüm bile yoktu, ama hissedebiliyordum. Tıpkı şu an o odadan çıkan çocuğu hissedebildiğim gibi. Tekerlekli sandalyeyle giderken "Ona ne oldu?" demesi diğer seslerin aksine beynimde yankılanmıştı, sesi güzeldi ve benim için endişelendiğini anlayabiliyordum. Ardından hemşireyi duydum, "Bilmiyoruz Chan, herhangi bir kriz anında elektrik çarpmasında oluşan semptomlar oluşmadığı için de bu garip bir durum fakat doktorlar sorunun ne olduğunu bulmak için gerekli araştırmaları yapacaklardır." Chan...

Demek adı Chan'dı,

ruh eşimin.

O an duyduğum adı kalbime kazıdım, zaten çoktan kazınmış olmasına rağmen.

 Electro-ChangChanWhere stories live. Discover now