𝕰𝖑𝖊𝖈𝖙𝖗𝖎𝖈

802 44 30
                                    


~Bu fic idevyy için yazılmıştır~

Umarım fici beğenirsin güzelim, doğum günün kutlu olsun nice senelere🥺🥳🥳
Umarım her yaşın dilediğin gibi geçer, her zaman mutlu olursun💝💝💝💝
Bunca zaman yanımda olduğun ve beni desteklediğin için çok teşekkür ederim, umarım diğer doğum günlerini de beraber kutlarız seni çok ama çok seviyorum💝💗💞💕💓💕💘💕💝💝💝💓💖💓💖💓💗💓💗💘💘💗
Elimden geldiğince sana layık bir fic yazmaya çalıştım ama pek becerebildiğim söylenemez kusuruma bakma😔 umarım yazım yanlışlarım yoktur

Neyse duygusal konuşma yapamiom sen fice geç⬇️ (btw biraz dark oldu ama angst değil mrk etme)

Uykumdan çığlıklar atarak uyandım ve hızla yatağımda doğruldum, kalktığımda kan ter içindeydim ve derin nefes alışverişlerimin yanında vücudum deli gibi titriyordu. Aynı şeyleri 13 yaşımdan beri her gün yaşıyordum, buraya zorla tıkıldığım o 13 yaşımdan beri. Cehennemden farksız koskoca 5 yıldır buradaydım. Akıl hastanesindeki bu sikik odada. Odamda yalnız kalıyordum, bu benim için daha iyi olsa da başkalarını benden korumalarının sebebini anlamıyordum. Ben kimseye zarar vermezdim.

Odamdan çıkmama çok nadir izin veriyorlardı ve çıktığım zamanlarda da uzun süre dışarıda kalamıyordum. Gün içinde ise sadece yemek yer, ihtiyaçlarımı giderir sonrasında ise akşama doğru beynime elektrik verilirdi. Bana bir tedavi gördüğümü söylemelerine rağmen amaçlarının tedavi etmek olmadığını çok iyi biliyordum, zaten tedavi edilecek bir hastalığım da yoktu ki böyle tedavi edilen bir hastalık olduğunu da sanmıyordum. Buraya ilk geldiğimde bile hiçbir hastalığım veya ruhsal bozukluğum yoktu, tek sahip olduğum olağanüstü bir yetenekti; zihin kontrolü. İnsanların zihinlerine girebilir, onları istediğim gibi manipüle edebilir, anılarını ve varlıklarını hiç olmamışlar gibi silebilirdim.

Bunu fark ettiğimde ise henüz 12 yaşımdaydım. İnsanlara istediğimi yaptırabiliyor ve anılarını kontrolsüz bir şekilde silebiliyordum, ilk başta eğlenceliydi ve aileme de bundan gururla bahsetmiştim. Fakat bana inanmak yerine hasta olduğumu düşünerek beni bu hastaneye kapattılar, onları en son gördüğümde ise yine 13 yaşımdaydım. Doktorlar durumumum ciddi olduğunu söyledikten sonra ailem benimle görüşmeyi kesmişti.

Doktorların bana inanması ise herkesin zihnini yavaş yavaş kontrol etmeye başladığım zaman olmuştu, sadece hasta olmadığımı kanıtlamak istemiştim ama beni deney faresi yapacaklarını düşünememiştim. Beynime elektrik vermelerinin sebebi ise sadece yeteneğimi geçici bir süreliğine olsa da bastırabilmek ve onların zihinlerini ele geçirememem için kullanıyorlardı, lanet olsun ki işe de yarıyordu. Elektrik verirlerken diğer bir yandan da beynimin nasıl çalıştığını ve zihin kontrolünü nasıl sağladığımı anlayabilmek amacıyla araştırmalar yapıyorlardı fakat aptallar 5 koca senedir bir sikim bulamamışlardı. Her sabah korkunç halde uyanmamın sebepleri de bunlardı.

O sırada odamın kapısından gelen açılma sesiyle oraya doğru döndüm, içeri gelen hemşireye baktım. Genelde sabahları kimse gelmezdi, yemek vermeye bile. Sadece şanslıysan o gün iki öğün yerdin onun haricinde ise aç kalırdın. Burada işler böyle dönüyordu, özellikle de benim gibi kimsesiz kişiler için daha ağırdı. "Şanslısın, bugün sana odandan çıkma izni verildi. Yalnızca 2 saat, o yüzden değerli vaktini güzel kullan. Şu andan itibaren 2 saatin başladı." hemşirenin dediği şeylerle beraber ister istemez dişlerimi gıcırdatmaya başlamıştım, hemşire ve doktorları görmek bile beni ayrı bir sinir ediyordu "Peki, şimdi çık dışarı." sakin tutmaya çalıştığım sesimle söyledim, hastalığım olmamasına rağmen bu hastane beni hasta ediyordu. "2 saatin sonunda bizi 318 nolu odada bekliyor ol." dedikten sonra odadan çıktı. Ne yapacaklarını anlamak pek de zor değildi. Yine de 2 saatimi en azından şu lanet odada geçirmek istemediğimden dışarı çıkıp hava almaya karar verdim.

Odadan çıktığımda ise hastalar ve doktorların iğrenç bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum, hepsi bana diğerlerine olanın aksine garipser ve korkmuş bir biçimde bakıyorlardı. Ben de delici bakışlarımı onlara atarak önlerine geri dönmelerini sağlıyordum, dışarı az çıktığım için şaşırmış olmalılardı.

Hava almak için bahçeye çıktığım zaman yüzüme vuran güneş ne kadar rahatsız etse de elimi yüzüme siper etmedim, çünkü uzun bir süre daha güneşi göremeyeceğimi biliyordum. Şimdilik sadece tadını çıkarmaya odaklanmalıydım. Bahçeyi biraz turladıktan sonra rastgele bir banka oturdum ve uzun demirlikli duvarları saran yeşilliklere bakmaya başladım. Hastanenin ormanlık bir alanda olması bazen iş görüyordu. En azından ayda yılda bir defa ormanın güzelliğini tekrar hatırlayabiliyordum.

O sırada az uzağımdaki bankta oturan iki doktorun konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Yeni gelen bir hastadan bahsediyorlardı. Dediklerine göre ona daha teşhis koyamamışlardı fakat onda herkesten farklı bir şeyler olduğuna eminlerdi.

Açıkçası ilgimi çekmediğini söyleyemezdim, buraya ilk geldiğimde bana da diğerlerinden daha farklı olduğum söylenmişti. Az sonra doktorların ikisi de gelen aramayla oradan ayrılıp geri hastaneye girdikleri zaman konuşmaları yarım kalmıştı.

Ben de ne kadar merak etsem de 2 saatimi doldurabilecek başka şeyler aramaya başlamıştım. Fakat bu lanet hastane her türlü o kadar sıkıcıydı ki mal gibi oturmaktan başka bir şey yapmak neredeyse mümkün değildi. Burada 5 yıldır bir arkadaş bile edinememem de cabası. Konuşabileceğim tek şey boş duvarlardı. Haftalarca penceresiz bir odaya kapatıldığımdan kimse bana bir yakınlık göstermezdi. Neden bu kadar korktuklarını ise hiçbir zaman anlamamıştım.

Tek dileğim şu hastene görünümlü laboratuvardan kurtulabilmekti. Eğer ki elime en ufak bir fırsat geçecek olursa onu sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyecektim, yakalanma riskim olsa bile.

2 saatin bittiğini bileğimdeki çelik bileklikte yanıp sönen kırmızı ışıktan anlamıştım. Bir de şu bileklik mevzusu var tabii. Her ihtimale karşı kaçmamamız ve kendimize zarar vermememiz için bu bileklik kullanılıyor. Suya ve ateşe dayanıklıdır. Eğer ki bu bileklik bileğinizden çıkarsa veya bir şekilde onu kırmayı başarırsanız resmi olarak ölü sayılırsınız. Anlaşılacağı üzere bileklikle beraber nefes alışverişlerimize kadar takip edebiliyorlar.

Bununla da beraber burdaki çalışanların da hastalardan en ufak bir farkının olmadığına dair en ufak bir kuşkum yok. Hatta eminim, buradaki herkesten daha deliler.

Bahçeden çıkarak hastaneye girdiğim sırada peşimden duyduğum ayak sesleri de beni takip etmişti. Takmayarak 318 nolu odaya doğru ilerlemeye devam ederken arkamdaki kişinin hissini daha da yoğun olarak hissetmeye başlıyordum, bu benim yutkunmama sebep olmuştu. Tam 318 nolu odanın önünde durduğum sırada ise demir kapının yansımasından arkamda duran silüeti görmüştüm. Benden sadece biraz kısaydı ve az uzağımdan beni izliyordu.

En sonunda dayanamayarak arkamı döndüğümdeyse hiç beklemediğim bir şey ile karşılaşmıştım,


hiçkimseyle.

 Electro-ChangChanWhere stories live. Discover now