26. BÖLÜM

220 51 14
                                    


Əlmas Gibi Ol, Ýandığındâ ne Yerde Külün, ne de Göktə
Dumanın Kalśıñ...

~ARİF NİHAT ASYA~


Anahtarları denemeye devam ediyordum. Elif 'te nöbet tutuyordu her an biri gelebilir diye. Kısa bir aradan sonra yaklaşık 10 tane anahtarı denedim ama hiçbiri olmadı. Geriye iki tane anahtar kaldı. Elif bir ban bir anahtarlara bakıyordu. 2 anahtardan birini denedim yine olmadı.

Anahtarları aldığımdan beri beni yakıp savuran içimdeki şeytanın cümlesi yine kafamda belirdi. 'YALNIŞ ANAHTARI ALDIN!'

Onu bir kez daha kafamdan def edip haksız çıkması için dualar ediyordum. Titreyen ellerimle son anahtarı tuttum ve kapı kilidine taktım. Elif gözleri dolu, ağlamaklı bir ses tonuyla;

"Lütfen olsun. Allah'ım lütfen." Dedi.

Yaklaşık iki saniye sonra başımdan kaynar sular döküldü. Çünkü bu son anahtar da olmamıştı. Adamın bana bakışlarının nedenini şimdi anlıyordum. Elif yere çöküp az önce dolan gözlerini özgürce akıttı.

  Duygu dediğimiz nedir? Biraz mutluluk, biraz hüzün , biraz şaşkınlık vs

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

  Duygu dediğimiz nedir? Biraz mutluluk, biraz hüzün , biraz şaşkınlık vs. Her neyse birçok tanımı olduğu kesindi. Ama ben sadece birini yaşıyordum. Her insan mutlu değildir. Birçok insan aynı anda mutluluğu ve hüznü yaşar. Bir saat önce mutluyken şimdi mutsuz olabilir. Az önce üzgün iken iki dakika sonra gelen iyi haber ile mutluluktan havalara uçabilir. Biz buna duygu değişimi deriz bir çok insanın başına gelen duygu değişimi.

Peki bu duygu değişimi neden hiç benim başıma gelmedi? O duyguyu hiçbir zaman tatmadım. Çok istedim ama hiçbir zaman hüznümü, moralimi düzeltecek beni mutlu edecek bir haber almadım.

Ben  bu duygulardan sadece birini yaşıyordum ve yaşatıyordum. Çevremdeki insanlar benim yüzümden üzülüyor benim yüzümden başları derde giriyor yada o dertten kurtulamıyorlar tıpkı şimdi olduğu gibi.

Benim kitabım da mutluluk, sevinç, heyecan güzel anılar, coşkulu bir çocukluk yoktu. Benim kitabımda ; bolca hüzün, bolca gözyaşı ve hakaret vardı. Beni üzen tüm bunların benim başıma gelmiş olması değildi. Tüm bunlardan en çok çevremin etkilenmesiydi. Önce babam, sonra Gece ve şimdi de Elif'i kaybetmek üzereydim. Hatta bazen annemin bile benim yüzümden öldüğünü düşünmüyor değildim. Belki de ben doğmasaydım annem ölmeyecek şuan yaşıyor olacaktı.

Hayatın bana zorlu oyunlar oynaması doğruydu. Önümde bir sürü zorlu engellerin olması da aynı şekilde doğruydu. Peki ben bu engelleri nasıl geçecek, sevdiklerimi nasıl koruyacaktım. Bilmiyorum. Yalnız bildiğim şey bu engelleri geçtikten sonra bile sonumun hiç te iyi olmayacağıydı.

"Nefes alamıyorum artık burada, boğuluyorum anlıyor musun? Kim bilir annem, teyzem bana ulaşamayınca ne kadar da çok endişelenmişlerdir. Arayıp bir haftadır ulaşamayınca ne kadar korkmuşlardır."

Yanına yanaştım ve ona teselli amacı sarıldım. Gözyaşları içinde "özür dilerim Elif, çok özür dilerim" dedim.

"Ne fayda eder özür dilemen buradan çıkmamızı sağlar mı? Hayır." Akan burnunu çekip elinin tersiyle hala akan gözyaşlarını sildi ancak her silişinde yine akıyordu. Sözüne devam etti.

"Ben sana kızmıyorum Erva. Sonuçta sende benimle aynı durumdasın. Ben sadece çok sinirliyim. O kadar insan neden öldü, neden teker teker bir yere götürüyorlar, amaçları ne? Neden bizi önce dövüp sonra yüzümüze bakım uyguluyorlar? Anlamıyorum Erva hiçbir şey anlamıyorum kim bunlar? Burası yurdun bir yeriyse yurdun sahibi de burayı biliyor demektir."

Soru işaretleri ile bana baktı bende her zaman bu soruyu kendime soruyordum ama ne fayda kendime bile cevap veremezken Elif'e ne diyebilirdim ki.

"Biliyorum çok soru var aklında. Tüm bunları bende düşünüyorum ama cevabını bulamıyorum. Ama şundan eminim Elif yurdun sahibinin bunlar ile bir bağlantısı yok. Bundan eminim."

Elif hıçkırıklar içinde ağlamaya devam ederken onu susturamayacağımı anlayıp bende boş duvarı izlemeye başladım. Ona nasıl teselli vereceğimi bilmiyordum. Bende aynı duyguları yaşıyordum. Evet bir bekleyenim, arayanım yoktu ama bende korkuyordum, titriyordum, canım yanıyordu. Vücudumda nedenini bilmediğim morluklar ile baş ediyordum.

Demirlerin arkasında bir gölge hissedip o yöne baktığımda geniş gövdeli bir silüet görmemle gözlerimi şiddetle açtım. Elif'e dokunarak aynı yöne bakması için bir bakış attım. Bu kişi patronlarıydı. Biraz daha yaklaşınca daha net gördüm. Üzerinde takım elbise vardı. Koruma değildi. Arkasında ki pelerin şeklinde ki siyah, uzun giysi ve duruşuyla ben buranın sahibiyim diye haykırıyordu. Evet o bu mafya adamlarının patronuydu. Ona yaklaştıkça yüzünde ki maskeyi gördüm ve büyük hayal kırıklığına uğradım. Yüzünü görsem ne olacaktı sanki.

Daha fazla bakışmayı bırakıp söze girdim.

"Kimsin? Bizden bütün bu insanlardan ne istedin? Cevap versene!" Diye bağırdım. Ses tonumu bozmadan devam ettim.

"Herkesi öldürdünüz. Arkadaşımı tek varlığımı öldürdün!" Ağlamaya başladım. Nefret ettiğim ama durduramadığım titrek sesim ile konuştum.

"Bizi ne zaman öldüreceksin? Neden önce dövdürtüp sonra öldürüyorsun?" Gözyaşlarımı sertçe silip yine tüm hıncımı kendimden çıkarttım. Sorularıma cevap alamayacağımı anlayınca arkamı dönüp yerime doğru ilerledim. Elif ise tek kelime etmeden oturmuş bizi izliyordu.

Adamın söylediği söz karşısında ayaklarım yerden kesildi.

"Senin yüzünden öldüler Erva." Şok ! !

~~~'~~~BÖLÜM SONU~~~'~~~

⭐⭐⭐
👇👇👇 ( :)Oy vermeyi unutmayın (: )

ERVA Where stories live. Discover now