Tony Stark pt.3

145 1 7
                                    

Karnında hissettiğin küçük rahatsızlıkla yerinde kıpırdandın. Henüs sekizinci ayını doldurmamış olan bebeğin 29 haftalıktı. Daha minicik olmasına rağmen içeride hareketlenmeleriyle seni zor duruma sokmaya başlamıştı bile. Birkaç aydır bu durumu yaşadığın için fazla sorun etmesen de kasılmalar arttığında korkuyla yerinden doğruldun. Telaşla telefonunu ararken bir yandan da içgüdüsel olarak elinle karnını okşuyordun.

Nihayet telefonunu mutfak tezgahında görmenle olabildiğince dikkatli adımlarla o tarafa doğru ilerledin. Telefonu eline aldığında titreyen elinle rehberindeki favori kişilere girdin ve en baştaki numaraya tıkladın.

Telefon ilk çalışta açıldığı sırada aniden giren sancı ile iki büklüm olurken dudakalrından acını yansıtacak sızlanmalar çıkmıştı.

Yoğun acının arasında gözlerini açamıyorken bacakalrından süzüldüğünü hissettiğin kan ile daha da korkarken hattın diğer ucundan endişeyle sana seslenen ve çoktan yola çıkmış olan kocana cevap veremiyordun.

İçinde kalan son gücünle yavaşca yere çöküp sıkıca karnına sarıldığında aklında sadece birkaç cümle dolanıyordu: "bırakma beni, yalvarırım, lütfen sen de beni bırakma..."
Rahmine giren derin sancı ile bir kez daha acı dolu bir çığlık attığında vücudun daha fazlasına katlanamamış, kendini kapatmıştı. Gözlerin ve bilincin karanlığa bürünürken dudaklarından dökülen son şey şu olmuştu kızına ithafen : "Korkma, baban birazdan gelecek."
_______________________________________

Bazı görüntüler zihnine hayal meyal düşerken şu an nerede olduğunu ayırt etmeye çalışıyordun.

Yerde kıvrılıp bilincini kaybettikten bir süre sonra aniden açılan kapı sesini, yüzünde dolanan telaşlı elleri, kucakta taşındığını, tonlarca sesin arasında buz gibi bir yere getirildiğini ve pek çok ışık olduğunu anımsayabiliyordun. Yaşadığın acı şoku ve aldığın anestezi sebebiyle hala puslu olan zihnin olayları anlamakta zorlanıyordu henüz. Her yer buz gibiydi sanki, o kadar üşüyordun ki dişlerinin birbirine çarpışını hissediyordun.

Bir süre sonra çevrendeki sesler netleşmeye başladığında çok daha iyi olduğunu hissediyordun. Buz gibi eline tutunan sıcacık eli daha güçlü kavradın. Gözlerini açmaya çalıştığında üzerinde bir ton ağırlık varmış gibi hissediyordun. Sen hala göz kapaklarınla cebelleşirken senin imdadına koşan yumuşacık dudaklar olmuştu. Tony dudaklarını sırayla gözlerine ve kirpiklerine bastırdığında sanki gereken tek şey buymuş gibi göz kapaklarındaki yük kalkmıştı. Gözlerini yavaşca araladığında bembeyaz hastane duvarını gördün. Hala üşüyordun.

Tony senin iyi olduğunu anladığında bir düğmeye bastı ve birkaç dakika sonra odaya hemşireler girdi. Hala olayları algılayamayan sen hissettiğin boşlukla bir anda neye uğradığını şaşrıdın.

Y/N: Tony! Bebeğimiz... o-o nerde?

Senin çaresiz ses tonun Tony'nin kalbini öyşle kırmıştı ki, gözlerinin dolmasına engel olamadı.

Seni sakinleştirmek için sana sarılacakken onu sertçe ittin ve bu sefer bağırarak sordun.

Y/N: NERDE, NERDE BENİM BEBEĞİM, ALDILAR MI ONU BENDEN?!

Tony canını yakmadan sana sıkıca sarıldı ve sakin bir ses tonuyla konuştu.

T: Sakin ol bebeğim, sadece birkaç komplikasyon yaşanmış, bu yüzden şimdilik onu küvezde tutmak zorundalar, hem biliyorsun henüz biraz erkendi.

Y/N: Ne komplikasyonu?

Az önceki öfkeden deliye dönmüş halin gitmiş onun yerine tamamen endişeli halin gelmişti.

Imagine With AvengersWhere stories live. Discover now