Thor Odinson

172 5 7
                                    

Issız sokakta etrafına tefirgin bakışlar atarak yürüyordun, her ne kadar kendini savunabileceğine inancın olsa da gece bu saatlerde dışarıda olmak pek de sağlıklı değildi. Özellikle bir 'kadın' olarak bu saatte dışarıda bulunmak garip karşılandığından başına gelebilecek olayların nitelikleri de artıyordu ki bu da seni deli etmeye yetiyordu zaten.

Omuzlarını yukarı doğru kaldırarak deri ceketinin yakasının birsz daha da olsa boynunu kapatmasını sağlamaya çalıştın. Yağmur hızlanarak yağmaya fevam ediyordu. Aniden gelen seslerle irkildin ve hızlanmaya çalışmıştın ki kolun bir el tarafından tutuldu.

Tam olarak iki sokağın arasında kalmıştın ve en yakınındaki eve olan mesafe hiç olmadığı kadar büyük gelmişti gözüne. Yalnızca on-on beş adımlık mesafe kilometreler gibi gözükmüştü gözüne.

İçündeki korkuyu kendine dahi belli etmemeye çalışarak kolunu tutan elin sahibine döndün.

Ve döndüğün gibi elindeki bıçağı gördün.

Bıçağı görmenle beraber gözlerini büyüttün ve hızla adamın kasıklarına çok sert olduğuna emin olduğun bir darbe geçirdin, tam dizinle yapmaya dikkat etmeye çalışmıştın, sonuçta bacağını kırmak istemezdin.

Senin adama yaptığın hamleden sonra adam refleksle öne eğilmişti ve bıçak az da olsa kolunu sıyırmıştı.

Bunu fırsat bilerek kolunun acısını umursamadan en yakın eve doğru koştun ve içerde iyi birilerinin olması için içindeb dua ettin.

Soluk soluğa kapıya gelip sertçe çaldığında gözün arkada sana doğru gelmek üzere olana adama kaydı ve daha büyük bir can havliyle kapıyı çalmaya devam ettin fakat sonradan adam nihayet kaçmayı akıl etmiş olacak ki hızla -ki yarılmış testislerle ne kadar yapabilirse- oradan uzaklaşmaya başladı.

En sonunda kapı açıldığında sarı kısa saçlı, iri yapılı bir adam ile karşılaştın. Bunun Yıldırım Tanrısı Thor olduğunu biliyordun.

Gecenin bu saatinde uykusundan tekmelenmiş kapı sesleriyle uyanmaktan hoşnut olmadığı bariz olan Thor'un yüzü seni gördüğünde yumuşadı. Neler olduğunu anlamaya -ve biraz da ayılmaya- çalışan ifadesi fazlasıyla tatlı duruyordu.

T: Hey, neden ağlıyorsun?

Ağladığını o yumuşak sesiyle sorunca fark etmiştin, daha sonrasında gözleri koluna kaydı ve bıçağın sıyırdığı kısma takıldı.

T: Bu nasıl oldu böyle?! İçeri gel, sana pansuman yapayım.

Yaranı görünce ayılmış seni uzun süredir kapının dışında beklettiğinin farkına varmıştı.

Kapıyı kapattı ve elini sırtına koyup seni yavaşça banyo olduğunu tahmin ettiğin yere yönlendirdi.

Her ne kadar Yıldırım Tanrısı'nın 1+1 bir evde yaşıyor olması sana garip gelse de bunu düşünecek halde olmadığın için ilerlemeye devam ettin.

Banyoya geldiğinizde ışığı açtı ve nazikçe ceketini çıkarmana yardım etti.
Seni belinden tutup dikkatlice tezgaha oturttu ve dolaptan ilk yardım çantasını çıkarttı.

Uzun kollu beyaz badine yayılmış kan seni daha da geriyordu ve Thor'da bunu fark ettiği için senin dikkatini konuşarak dağıtmaya çalıştı.

Tezgaha koyduğu ilk yardım çantasını işaret ederek;

T: Bunu arkadaşım Sam için almıştım, fazla yaralanıyor, ben yaralanmam bilirsin tanrılar-

Konuşmasını bölen senin seslice iç çekmen olmuştu, canın gerçekten çok yanıyordu ve o da bunu anladığı için durdu, gözlerinin içine baktı;

Imagine With AvengersWhere stories live. Discover now