24. BÖLÜM: "Sessizlik Alfabesi"

Bắt đầu từ đầu
                                    

"Ne yani?" dedim şaşkınca. "Kaçtığım için kızmayacak mısın?"

Yeniden "Hayır." cevabını verirken, fazlasıyla lakayt görünüyordu. "Onca önlemi yıkıp kaçabildiğin için tebrik edilmelisin." Bir sonraki saniyelik bakışımda, dudaklarından o tebessümün silindiğini gördüm. "Şimdi o önlemleri bir kez de ben yıkacağım."

Dudaklarımı dişledim ve kendimi ilk defa Biran'ın tayfasına acırken buldum.

Arabanın içi yeniden sessizliğe gömülürken, bu kez bakışlarımı cama çevirmedim. Kokusunu yeniden duyumsamak tuhaf hissettirmişti. Ancak daha tuhaf bir durum vardı; zindanda kaldığı süre boyunca teni hiç su görmemişti, buna rağmen arabaya yayılan amber tütsü kokusuna karışan ter kokusu beni rahatsız etmemişti. Oysa Perla'yı yıkarken ne kadar ağır koktuğunu hatırlıyordum. Diğerlerinin de öyle...

"Lanet olası."

Araba ani bir frenle durdu, kapı koluna tutunarak sabit kalabildim. Başımı ön camdan dışarı uzattığımda, Biran'ın son sözlerinin ve frenin nedenini anladım. Yola devrilen kalın gövdeli ağaç tüm geçisi kapatmıştı. Üstelik aksi gibi yağmur şiddetini daha da arttırarak havanın aydınlık rengini alacakaranlığa kırmıştı.

"Başka yol yok mu?"

Beni duymazdan gelerek aşağı indi ve ağacın etrafından dolandı. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur saniyeler içinde onu sırılsıklam bıraktı. Sabırsız adımlarla ağacın etrafından döndü, bunu yaparken ayakkabıları da çamur içinde kalmıştı. Ağacı olduğu yerden ayıramayacağı kanaat getirdikten sonra geri döndü. Cebinden bir şey çıkardığını fark ettim.

"Sikeyim."

Evet, bu ıslak bir sigara paketiydi.

Kollarımı birbirine bağladım. "Suratıma kapıyı kapatmak yerine bir cevap verseydin, dışarı çıkmadan önce ceplerini kontrol etmen gerektiğini söylerdim."

"Ne?" Buklelerinin ıslattığı kaşlarının altından anlamsızca baktı. "Sigara paketimin ıslanacağını akıl ettin ve bunu söylemedin mi?"

"Evet." Hayır.

"Bak." Sesi sabrının son demlerini tükettiğini ele veriyordu. "Islak, pis, aç ve sinirliyim. Yerinde olsam üzerime oynamazdım."

Siyah ve ıslak bedenini ağır bir külçe gibi geriye yasladı. Düşünüyordu. Ne düşünüyordu?

"Ne yani? Bunun olacağını ön göremedin mi? Öylece çıkıp yanıma mı geldin?"

Başını yaslı olduğu koltuktan hareket ettirmeden yandan bir bakış attğında, bana hakikatlı bir cevap vereceğini anladım.

"Doğru. Zindandan çıktığım an kaybolduğunun haberini aldım. Yapmam gereken önce eve gidip sıcak bir duş almaktı. Siktiğimin yirmi beş günü sonunda nihayet bir uyku çekmek de fena olmazdı. Belki daha sonra yanıma adamları ve atları alıp peşine düşerdim."

KIZIL GECE +18Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ