Acı

2.3K 452 5
                                    

Reşat, sinirle öne atıldığı sırada yanında duran Sina, kolundan tuttu.

" Sakin ol. Sakın öfkeyle hareket etme. Ben hallederim."

Elini yumruk yapıp dişlerini sıktı. Aldığı  her nefes vücudunu yakıyordu.

Gözlerini kapatıp sakinleşmeyi bekledi.

"  Mazhar, yengemin elinden kolunu çek. Yoksa o kolunu, müsait bir yerine sokarım."

Reşat, şaşkınlıkla gözlerini açtı. Arkadaşının bulduğu çözüm bu muydu?

Sert adımlarla yanlarına gitti. Kardeşiyle göz göze geldiğinde Filiz'in ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Ona bu zamana kadar  hiç bakmadığı bir duyguyla bakıyordu.

Hayal kırıklığı ve nefret....

Hayal kırıklığını, tedavi edebilirdi. Ama nefretini nasıl dindireceğini bilmiyordu.

Filiz, abisinden gözlerini çekti. Sina ya hitaben : abi, bir daha böyle şeyler yaşanırsa, kardeşin senin   asla yüzüne bakmaz." Dediğinde verdiği  mesaj öz abisine iletilmişti.

Reşat, yutkunup gözlerini kardeşinden kaçırdı. Ona karşı hep mahcuptu. Atlıları kurduğu ilk zamanlarda, kardeşini, ikinci dostu Acar'ın yanına bırakmıştı. Onun ailesi kız kardeşine sahip çıkmış, kendilerinden biri olarak görüyorlardı.

Ne yaptıysam kendin yaptın. Kardeşini de kendini de bir bilinmezliğin içine attın....

İç sesinin haklı olduğunu biliyordu. Anne ve babası öldüğünde Filiz, hem öksüz hem yetim kalmıştı. Şimdi de abisiz..

Aradaki  keskin sessizliği Mazhar bozdu.

" Sina reis, affet bilmiyordum. Bir daha tövbe, yengenin yanına yaklaşmam."

Mazhar, dediğini yapardı. Evli ve sevdalı kızlara asla yaklaşmazdı. Aslında Reşat'ın dediği gibi kardeşine sarkmıyordu.  Filiz'in ayağı taşa takıldığında düşmemesi için kolundan tuttu. Sina ve Reşat, yanlış zamanda gelmişler ve yanlış anlamışlardı.

Filiz'in ağlama sebebi ise abisinin, kendisini görmeye değil de  köylünün malını çalmaya gelmiş olmasıydı.

Bu gerçek canını yakıyordu.

" Mazhar, adamları topla, hava kararmadan  yola çıkalım. " Mazhar, başını sallayıp onların yanından ayrıldı.

Reşat, kardeşine adım attığında, Filiz onu durdurdu.

" Eminim ki babam, senin bir eşkıya olduğunu görseydi.  Kahrından ölürdü. Sen, babamın,  kanından olmayı hak etmiyorsun. O, asla fakirin nimetine göz koymazdı. Bu köyde, o aldığın paralarla çoluğunu, çocuğunu okutmak isteyenler, tedavi ettirmek isteyenler vardı. O mazlumların ahını aldın. Senden, tiksiniyor ve utanıyorum."

Filiz, tüm nefretini kusup arkasına bakmadan çekip gitti.

Reşat'ın , duyduğu sözler karşısında dik duran omuzları öne eğildi.

Kardeşi, tokat gibi gerçekleri onun yüzüne çarpmıştı. Küfür etse bu kadar dokunmazdı.

Atına doğru yürümeye başladı. Az önce sinirden köpüren adam, şimdi parçalı bulutluydu.

Yüreğine kor ateş düşmüştü. Kardeşi, yıllar önce unuttuğu bir gerçeği hatırlattı. 

Babası, mert adamdı. Kimsenin sırtından geçinmez, ekmeğini taştan çıkarırdı. Fakire yardım eder, çocuklara sahip çıkardı.

Amcası, fakirleri ezerdi. Herkesin sırtından geçinirdi. Kimseye çıkarı olmadan faydası dokunmazdı.

Kendisi ise, babasının ölümünden sorumlu tuttuğu amcasına benzemişti.

Sahi ondan ne farkı vardı?

Bazı şeyler kafasına yeni dank ettiğinde tüyleri ürperdi.

Geçmişte asla amcama benzemeyeceğim diyen adam onun kopyası olmuştu. Demek ki büyük lokma giyip büyük konuşulmamalıydı.

Atına binip kimseyi beklemedi. Sina, nasıl olsa adamlarla gelirdi. Çadırına gitmeden önce sevdiği kadını almaya gitmeliydi.

Onun yanında kendini huzurlu hissediyordu.

Sinan'ın evine yaklaştığı sırada bağırış seslerini duydu. Bugün ikinci sorunuyla karşı karşıyaydı.

Atını durdurdu, ağacın altına  bağladı.

Eve doğru adım attığında kapıda hiç görmediği orta yaşlı bir kadın ile adam vardı. Bir de genç çocuk. Ona baktığında kim olduğunu hatırladı. Bunlar Akkız'ın ailesiydi.

" Kızım, ben seni oruspu ol diye mi büyüttüm? Ha.. Sen, nasıl bir atıyla kaçarsın!"

Orta yaşlı adamın söylediği sözlerle kan beynine sıçradı. Bir baba, kızını dinlemeden böyle sözlerle itham etmemeliydi.

Yaşlı gözlerle annesi feryat ediyordu

" Bey, gene ne söylediğini kulakların duymuyor. O, kız benim sütümü emdi. Kızımın namusuna dil uzatma. Yoksa andım olsun, o evi terk ederim."

Babası öfkeyle kinini kustu.

" Evi terk edersen et. Bu kızı sen şımartın. İtibarımı iki paralık ettiniz. Anan, seni doğuracağına taş doğursaydı.  Başıma bela oldun. Beni, evlat katili edeceksin."

İşte şimdi doğru vakitte Reşat lafın arasına girmişti.

" Bir baba, kızı ağladığında dünyayı yakmak ister. Sen ise kızını, anlayıp dinlemeden sözlerinle cehenneme atıyorsun."

Tüm bakışlar ona döndü. Sevdiği kadının ağlamasına dayanamıyordu.

Kayınbabasının yutkunduğunu gördü. Kendisinden korktuğunu biliyordu.

Yavaş ve ağır adımlarla sevdiği kadının yanında durdu.

" Kızına bir açıklama yaptırmadın. Ama ben, sana açıklama yapayım. Kimse onun tenine elini sürmedi. Adı gibi Akkız'dır.  Ayrıca kendisi kaçmadı. Ona takıntılı olan,  benim himayemde olan gavur tohumu kaçırdı.  "

Cahit bey, yine bilmeden etmeden yargılamaştı. Hanımına ve kızına pişmanlıklar içerisinde baktı.

" Ben öz.." cümlesini tamamlayamadan karısı elini havaya kaldırdı.

" Bu sefer çok ileri gittin bey. Seni affetmeyeceğim. Defol git. Benim yüzümü bir daha göremeyeceksin."

Cahit bey, başını eğip onların yanından ayrıldı. Karısının üstüne gitse evine gelmeyeceğini biliyordu.

Necip, annesinin gözyaşlarını eliyle sildi.  Kınalı kuzu, babasına çok öfkelenmişti. Ablasına bağırmasına dayanamıyordu.

Akkız, ağlamaktan bitap düştü.

" Babam çok haklı anne. Keşke beni doğurmasaydın."

Annesi öne atılıp kızını bağrına bastı.

" Öyle deme guzum. Allah'ın gücüne gider. O, istemeseydi sen dünyaya gelmezdin. Dünyaya keşke baban gelmeseydi. Herkesin dediğine inanıyor."

" Gidecek yeriniz de yok anne. Nerede kalacaksınız?"

Reşat, lafa atıldı.

" Benim evim var. Onun anahtarını vereyim. Orda yaşarsınız. "

Nesibe hanım kaşlarını çattı.

" Sen, benim neyim oluyorsun da bana evini açıyorsun."

Reşat hafif gülümsedi.

" Damadın olacak , adam olarak sana evimi açıyorum."

Akkız, annesi ve kardeşi şaşırmış halde ona bakıyordu.

Selam 👋

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

Lütfen hikayemizi de önerin

Sevgilerimle ❤️

ZALOĞLUWhere stories live. Discover now