Bölüm 31, Dilerim Ki Bir Ölümlü Gibi Korkar Bir Ölümlü Gibi Ölürsün

Comincia dall'inizio
                                    

Korktum. Bana ait olanın, eksik parçamın benden alınmasından korktum.

Tapınağıma geldiği ilk gün ona benimsim demiştim ama o bana kimseye ait olmadığını söylemişti. Haklıydı, Troyalı Mara kimseye ait değildi ama Troyalı Rae ona aitti. Bunu gözlerine baktığım anda görmüştüm. O benim hem varoluşum hem de yok oluşumdu.

O gün tapınaktan çıkıp gittikten sonra onu üç gün boyunca görmedim, görmeye de gitmedim. Onu olabildiğince az ziyaret etmeye çalışıyordum çünkü Apollon'un ondan haberdar olmaması lazımdı. Haberdar olduğu anda kan dökülecekti ve bu dökülen son tanrı kanı olmayacaktı.

Bu durumdan garip bir şekilde en çok zevk alan ise Karr'dı. Mara'nın tapınağımı ilk defa ziyaret etmesinin ertesi günü gevşek bir sırıtışla sunağın önünde belirmişti. "Düşünüyorum da kardeşim," derken sunaktaki şaraplardan bir testiyi çoktan almıştı bile. "Biraz daha sevişmezseniz patlayacaksın."

Güldüm ama ağzımdan çıkan ses daha çok acı çeken bir hayvanınkini andırıyordu. Hakkını vermek zorundaydım, durumumun pek de parlak olmadığı benim açımdan da şüphe götürmez bir gerçekti. Parmaklarım ona dokunmak için karıncalanıyor, tenim onunkinde kaybolmak için ısınıyordu. Onun içinde olmak, onun benim için gelmesini sağlamak nasıl bir his olurdu acaba. İniltisi neye benziyordu, ya da tırnaklarını sırtıma geçirir miydi zevkin doruklarına tırmanırken?

Ona cevap vermek için ağzımı açtım ama Apollon tapınağa girince sustum. Babama şükürler olsun ki o geldiğinde ikimizin de sustuğunu fark edemeyecek kadar yorgun görünüyordu.

Apollon kanatlarını düzgünce katlayıp başka bir şişe şaraba uzanırken Karr'la birbirimize baktık.

"Bir sevişmeye asla hayır demem," derken Karr'ın hemen yanında ayakta dikildi. Testiden büyük bir yudum aldı, ağzının kenarlarından sızan şarabı elinin tersiyle sildi. "Bir tanrı olarak değil de bir erkek olarak bir kadınla sevişmek istiyorum." Bunun açıklamasının her halimle arzulanacak bir erkek olduğumu kanıtlamak istiyorum olduğunu bilecek kadar onu iyi tanıyordum.

Karr ona gözlerini devirerek baktı. "Sanırım seni tutan yok." Güldü, şarabından koca bir yudum aldı. "Hemen bugün bunu yapabilirsin bence."

Apollon onun sesinde gizlenen imayı ya sezmedi ya da sezdiyse de üstünde fazla durmadı. "Bugün geneleve gitmeyi planlıyorum," dedi bir çırpıda. "Tabi kardeşlerim de bana eşlik ederse."

Gözlerinde öyle bir ifade vardı ki bir an her şeyin farkında olduğunu düşündüm. Beni bakışlarıyla sınıyor, tartıyordu.

Düşüncelerine sızmayı ve ne planladığını öğrenmeyi düşündüm ama bunu yaparsam anlardı. Apollon zekiydi ve kendimi bildim bileli benim yanımdaydı. Bunu yaptığım anda korktuğum bir şey olduğundan şüpheleniyorsa onu doğrulamış olurdum. Ve o da bunun üzerine giderdi. Ne olduğunu öğrenene kadar beni kuşatır, öğrendiğindeyse parçalardı.

Bu yüzden suratıma geniş bir gülümseme yerleştirerek ona baktım. "Sıradan bir ölümlü gibi görünmeye katlanabilecek misin?"

Sanki bunu sormamı beklermiş gibi üzerindeki gösterişli tuniğin yerini beyaz sade bir tunik altı. Altın defne tacı gitti, geriye yalnızca sarı saçları kaldı. "Ölümlü gibi görünebilirim," derken sesi şaraptan dolayı çoktan çatlamaya başlamıştı. "Ama sıradan görünebileceğimi sanmıyorum."

Karr da ben de bunun berbat bir fikir olduğunu biliyorduk ama Mara'yı korumam gerektiğinin ikimiz de farkındaydık. Bunun kehanetini görmüştüm, Apollon onu öğrenirse onu benden almak için elinden geleni yapacaktı. Bu yüzden Troya'nın daha kalbur üstü sayılabilecek genelevinin önüne geldiğimizde ikimizin de içeri girmekten başka şansı yoktu.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora