İnsanlar normal at üzerinde değil de atın arkasında ki arabalarla geliyordu. Renkli ve ihtişamlı durmasına rağmen neredeyse tüm cadde onlarla doluydu.

Jisung birden ayaklandı.

"Hyunjin haydi, geldi."

"Jisung, biz de mi şu at arabalarına bineceğiz?"

"Evet."

Jisung önden ilerlerken arkasından geliyordum, söylemeden yapamadım.

"Yengen buralarda bilindik ya da çok varlıklı biri olmalı."

"Bize göre evet ama buradakilere göre orta gelirli biri. Yani arabasının olması çok normal."

Jisung o kadar rahat konuşuyordu ki. Sanki yıllarca burada yaşamış gibi. Ya da bir güvencesi olan yengesi olduğu için. Ben ise burada hiç bir güvencem olmadan ne halt edeceğim.

Garip hissetmeye başlıyordum. Garip ama tanıdık bir his.

Arabaya doğru yönelince hangi araba olduğunu anlamıştım. Kahverengi bir at, arkası ise koyu kahverengi idi.

Jisung şoförü selamladı ve şoför bavullarımızı arabanın içine bir koltuğun altına koydu. Daha sonra Jisung içeri adımını attı ve direkt rahatça oturdu. Ben ise yine garip hissediyordum.

Jisung bana seslendi.

"Hadisene Hyunjin."

Jisung'un sesiyle irkilip oturduğumda, şoför kapıyı kapattı. Ben ise ellerimi dizlerimin önüne koymuş ellerime bakıyordum. Paramparça hissediyordum. Jisung'un dediği küçücük bir sert kelime bile beni ağlatacak gibi bir duruma getiriyordu. Oysa her zaman ki şakacı kaba haliydi.

"Ne oluyor Hyunjin güçlü, güçlü olacaktın hani? Söylesene yıllar önce burada canını veren annenin soluduğu hava mı seni kimsesiz hissettiriyor. Burası sana ait."

İç sesim beni teselli eder gibi konuşuyordu. Duygularımı kontrol edemiyordum ki. Mahçup bir duygu çökmüş üstüme sıkıyordu beni.

Jisung'a baktığımda dışarıyı izliyordu. Araba ise normal hızıyla devam ederken ben de dışarı baktım. Öyle bir baktım ki aklımda o kadar seneryo dönüyordu ki. Kafamı yasladım ve o seneryoları düşünerek kendimi mutlu etmeye başladım.

-------

Araba duraksadı. Şoför aşağı indi ve kapıyı hızlıca açtı.

"Buyrun."

Önce ben sonra Jisung arkamdan indi. Şoför ise eşyalarımızı indirdi ve yanımızdan ayrıldı. Jisung yüzüme baktı ve gülümsedi. O gülümsemesi o kadar içimi ısıttı ki. Oysa normal her zaman gördüğüm bir gülümsemeydi. Gerçekten algılayamıyordum.

"Ne oluyor! Bu bahsettiğim hava bana ihtiyacım olan, hep eksik olan sevgiyi mi anımsattı kalbim?"

Dalgınlıkla Jisung'a baktığımda kapıyı caliyordu. Küçük iki katlı güzel bir binaydı bu.

Kapıyı açan yaşlı kadın Jisung'u görünce sevinçle yüzü öylesine gülmüştü ki. Jisung hemen eğilip ona sarıldı. Teyzesi ise omzunda olan Jisung'un saçlarını okşadı, okşadı ve öptü.

Ne güzel.

Boynundan ayrıldı ve iki eliyle Jisung'un yüzünü tutarak konuştu.

"Evladım... Nasıl özlemişim seni.
Hadi gel içeri."

Teyzesi içeri doğru yöneldiğinde Jisung bana döndü ve sessizce

"Gel hadi Hyunjin."

Dear Hyunlix (Düzenleniyor...)Where stories live. Discover now