bölüm bir

111 7 0
                                    

bölüm bir

"Demek istediğim, başkasının çocuğu olabilir... değil mi?" diye sordu Mindy, iki sene önce tarihi geçmiş çilekli limonatayı hemen hemen solarak ve sonrasında ağzında kalan tadına yüzünü ekşiterek.

Asia yarım saat önce aldığı hamburgerin fişini parmaklarının arasında döndürerek kafasını salladı. Kafasını dizlerinin arasına sokarak sakız yapışmış kaldırıma doğru nefes verdi.

"Onun olmamasına imkan yok." Diye karşı çıktı masada karşısında oturan arkadaşına, kafası bacaklarına gömülü olduğundan sesi boğuk çıkarak, "Başka kimseyle yatmadım."

"Bak işte, bu Tanrının tek gecelik ilişkiye ihtiyacın var deyişi." Dedi arkadaşı. Mindy, kendi deyişi ile 'seks sanatının' uzmanıydı - kuşak bile yaptırmıştı, insanlar yeteneğini sorguladığında giyerdi- ve her problemin seksle çözüldüğüne inanıyordu.

Bacağın mı kırıldı?

KOMŞUNLA SEVİŞ.

Üşüttün mü?

DOKTORUNLA SEVİŞ.

Kedin mi öldü?

VETERİNERİNLE SEVİŞ.

"O tanrının yolladığı bir işaret değil." Diye tersledi Asia, istemeyerek oturduğu yerde dikleşerek elini göbeğinin üstüne koydu, "Bu prezervatif kullanmamız gerektiğini gösteren bir işaret."

Mindy limonatayı yutarak kaldırıma biraz tükürerek öksürdü -yakınlardaki bir müşteriyi iğrendirerek. "Prezervatif kullanmadınız mı? Hiç mi? Sağlık dersinde salatalıklara nasıl takmamız gerektiğini gösterirken -ki, eklemem gerekiyor ki salatalıkların boyu bir penise göre fazlasıyla yanlıştı- ve genç-hamileliğin getirdiği talihsizlikler hakkında konuşurken sen yok muydun? Yani, hala lisede değiliz ama 'gençilk' diye adlandırılan yaşlarda olduğun sürece sana da uyar."

"Biraz sessiz olabilir misin?" diye sordu Asia, masalarının yanından geçen ve ucuz parfüm ve sigara kokusunu arkasında bırakan yaşlı kadının kötü bakışlarını fark ederek.

"Bir rock yıldızı ile korunmasız seks yapan ben değilim."

"O bir rock yıldızı değil."

Kelimeler dudaklarından döküldüğü an koca bir otobüsün gerçekten-daha-büyük ışıklı ilan panosunun üstünde, kaçındığı adam ve grup arkadaşları yanlarında durdu, bu da -bu tesadüfün inanılmaz olduğunu düşünen- arkadaşının daha çok gülmesine neden oldu.

"Yakınlarda olmayabilir-" diye devam etti Mindy, kıkırdaması bittiğinde ve otobüs yoluna devam ettiğinde, "-ama bok gibi nafaka alacaksın. Kendimi hamile bırakmam gerek. Arkadaşları var mı?"

Asia birden durumunun ne kadar sıkıntılı olduğunu anladı, çocuğunun babası kim bilir nerelerdeydi, dünyadaki tek arkadaşı seks-çılgını bir manyaktı ve annesi bıraktığı kocaman ipuçlarına rağmen soru sormaya uğraşmamıştı. (örn. beşik almak)

"Bu gerçekten ciddi bir şey, öyle değil mi?" diye mırıldadı kendi kendine, Mindy 'nafakalı bir sperm bağışı' yapan birisini bulmak hakkında çene çalarken, ve affedilmeyecek kadar sert rüzgarı ara sıra yerken. Asia Mills için işler iyi gitmiyordu, ama o her ne kadar kötüyse; Calum Hood ondan bin kere daha berbattı.

-

"Bir çocuk mu?" diye sordu Luke, inanmayarak. Dördü de yol kenarında bir kafede masaya doluşmuştu, çalışanlar sadece parlak renkli saçları görüyordu -yeni başlamış ünlerini değil. (Yerelliler onların sadece bir grup eşcinsel olduklarını sanıyorlardı ve homofobik gözükmemek için etraflarından dikkatle geçiyor, ara sıra çıkardıkları yüksek seslere göz yumuyorlardı.)

Calum sadece önündeki su dolu bardağına bakıyor, içindeki buzun yavaşça erimesini ve kirli bardağın etrafında küçük bir gölet oluşturmasını izliyordu. Perşembe gecesiydi, ve normalde taco alıp en az üç saat Meksikalıymışlar gibi davranmaları gerekiyordu -ama şimdi aklında daha önemli meseleler vardı.

"Belki de onun değildir, Jennifer ile izlediğimiz o filmi hatırlıyor musun... Jennifer mıydı, dostum onun adı neydi?" diye sordu Ashton, Michael'ın kolunu destek isteyerek vururken ama Michael'ı telefonunda bebek isimleri ararken buldular.

"Lawrence mı? Jennifer Lawrence hakkında mı konuşuyoruz?" diye araya girdi Luke, oturduğu yerde dikleşerek, omuzları Calum'ın çökmüş omuzlarına çarparken.

"Bir dakikalığına çenenizi kapatabilir misiniz?" diye tersledi Michael, Calum'ın cam gibi gözlerinin önünde elini sallamadan önce.

"Dostum? Marissa adı nasıl? Bunu beğendim, küçük rissa. Doğmamış bir cenine bağlanmadan biri beni durdursun."

"Ya erkekse?" diye sordu Calum, extra büyük karides kovasının yanında kızarmış ananas -kasabanın özelliğiymiş- sipariş ettikten sonra ilk kes konuşarak. "Ya bir oğlum olursa?"

"Onun için orada ol." Dedi Ashton, önceki müşterilerden kalan kırıntı dolu masada öne eğilerek. "Onun yanında ol."

Bilinmeyen bir sessizlik kondu gençlerin masasına, problemleri yüzünden hepsi endişeli (daha çok Calum'ın problemiydi) ve gelecekten emin değillerdi.

"Eğer erkekse, başka bir isim düşünmemiz gerekecek. Michael adı için oyumu şimdi veriyorum, ve küçük Mike Jr'in hayatı için ilk çabayı benim verdiğimi bir yere yazmanızı istiyorum."

POSI+TIVE  || c.h. (Türkçe Çeviri)Where stories live. Discover now