"Peki tamam. Ne zaman çıkıyoruz?" Meriç Abim gittiği için odada Rüzgar ile yalnızdık. Soruma cevap vermeyip bir süre gözlerimin en derinlerine baktı. Özlemiştim. Bana böyle içten, aşktan bakmasını. Bir anda gelip sıkıca sarıldı.

"Özür dilerim sevgilim. Her şey için!" Uzun zamandır beklediğim buydu işte. Güven verici kollar ve tutunacağım bir cümle. Neden bu kadar uzun sürmüştü ki?

"Sana güveniyorum." diyerek bende sıkıca ona sarıldım. Kolum ne kadar acısa da şu anda beni hiçbir şey engelleyemezdi.

"Yaşattıklarım için özür dilerim. Artık her şey daha farklı olacak." Gülümseyerek sarılmaya devam ettim. Bende inanıyordum. Artık her şey daha güzel olacaktı.

"Ah böldüğüm için özür dilerim devam edin gençler!" Ahh! Sinirle Meriç Abime döndüm. Hem kapıyı çalmadan hemen girip sarılmamızı bölüyordu hem de terbiyesiz bir şey yapıyormuşuz gibi konuşuyordu!

"Kapıyı çalabilirdin mesela?" dedim meydan okuyarak. Ona karşı çıkmamama şaşırmış gibi duruyordu.

"Doktor çıkabileceğini söylemişti. Onun için gelmiştim ama tamam giderim!" Ah! Beni nereden vuracağını çok iyi biliyordu.

"Abicim ya şaka yaptım tabi ki de çıkabiliriz." diyerek ayağa kalktım. Sevgilimde hemen yanıma gelip koluma girmişti.

"Hastanede olmasak daha çok süründürürdüm ufaklık dua et." Evet biliyorum yapardı.

"Dua et hastanedeyiz abicim. Yoksa bu ufaklığı sana gösterirdim!" O da benim meydan okumama güldü. Biliyordu bende yapardım. Meriç Abimin önden çıkmasıyla bizde arkadan Rüzgarla el ele çıktık. Yalnız ve umutsuz girdiğim hastaneden, sevgilim ve umutlarımla çıkıyordum. Bahçeye çıkmamızla abim ve birisini bankta otururken gördüm. Bizim yanlarına gitmemizle ayağa kalktılar. Abim ifadesizdi ve konuşmuyordu. Rüzgarın elimi sıkıp destek vermesiyle rahatladım.

"Nasılsınız?" Karşımdaki kişi bizden bir iki yaş büyük, 20'li yaşlarının başında görünüyordu. Ama kimdi?

"İyiyim Teşekkürler." dedim bende gülümseyerek. Meraklı bakışlarımı onlara çevirince Meriç Abim tanıttı.

"Tanıştırayım Eylül. Ege seni kurtarıp hastaneye getiren kişi." Büyük bir minnetle tekrar adama döndüm ya da gence işte.

"Memnum oldum ve gerçekten çok teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. Başını eğerek karşılık verdi. Koyu kahve saçları ve aynı renk gözleri ona hava ve karizma katmıştı. Yakışıklıydı ama benim dünyalar yakışıklısı sevgilim Rüzgar vardı. Rüzgarın sahiplenici hareketi, elini belime atmasıyla kıskandığını fark ettim. Kıskanmasına gerek yoktu ama işte.

"Eylül'ün dinlenmesi gerek. Tekrar teşekkürler Ege. Tanıştığıma memnun oldum. Görüşürüz." Abimin kısa ve net konuşmasıyla Egeye tekrar teşekkür edip arabaya doğru gittim. Aldığım yanıt ise kısık sesli, "Tekrar görüşmek dileğiyle" oldu.

..

Yatakta sıkıldığımı fark edip aşağıya inmeye karar verdim. Hastaneye geldikten sonra beni zorla yatağa yatırıp yemek yedirmişlerdi. Ara ara yanıma uğrayıp gidiyorlardı. Abim dışında. O hiç gelmemişti. O gelmediyse ben gidecektim. Çünkü dilemem gereken bir özür vardı. Onların istediği kadar yattığımı düşünüp, odamdan çıkıp aşağıya indim. Abim ve Meriç Abim oturuyordu. Sedef ve Elif Teyze mutfaktaydı. Rüzgarda odasında veya bahçede olmalıydı.

"Ben geldim!" dedim yanlarına oturarak.

"Neden kalktın?" Abimin konuşmasına sevinsem mi? Soğuk konuşmasına ağlasam mı?

"Çünkü gerçekten iyiyim." dedim gülümseyerek. Ama abim yüzüme bakıyordu. Meriç Abime dönünce ben bilmem dercesine omzunu silkti. Bu kadar fazlaydı. Bu kadar uzun süre benimle konuşmamazlık yapamazdı. Artık dayanamadım ve abime döndüm.

"Artık konuşmamız gerekmiyor mu?" dedim abime yönelerek. 

"Haklısın bu hareketlerinin nedenini konuşmamız gerek." Soğuk bir gülüşle cevap verince ürktüğümü hissettim. Abimi bu kadar soğuk ve hissiz gördüğüm sayılı anlardandı ve bana karşı ilk neredeyse ilk defa böyleydi. Bu arada Rüzgarda gelip abisinin yanına oturdu. Aramızda Meriç Abim vardı. Meriç Abim sanırım yalnız konuşmamız gerektiğini düşündüğü için kalktı ve Rüzgarı da çağırdı. Ama buna abimin sesi engeli oldu.

"Sizde kalın. Ne konuşacaksak sizde duyun!" Abime karşı gelmeden geriye oturdular.

"Konuş bakalım Eylül! Ne söyleyecektin?" Korku ve endişeyle abime dönüp konuşmaya başladım. Bu hareketleri beni fazlasıyla ürkütüyordu. Çünkü benim geride bıraktığım abim böyle değildi. 

"Neden böylesin abi? Neden soğuksun? Ya da neden benimle konuşmuyorsun?" Soruma karşı güldü. Ama soğukça.

"Bunun cevabını birazdan öğreneceksin Eylül. Peki sen? Sen ne zaman büyümeyi düşünüyorsun?" Şaşkınlıkla abime baktım. Gülüşü gitmiş tamamen sinirli ve bir o kadarda korkunç görünüyordu.

"Anlamadın tabi. Söylesene Eylül! Ne zaman büyüyeceksin? Ne zaman çocukça davranmayı bırakacaksın? Ne zaman kendine dikkat etmeyi öğreneceksin? Ne zaman basit, boktan şeylere üzülmeyeceksin? Ne zaman seni tamamen mutlu göreceğim? Ne zaman kendini korumayı öğreneceksin? Ya da ne zaman hangi sürtükten geldiği belli olmayan mesajlara takılmayacaksın? Biz her zaman seninde yanında olamayız Eylül. Her zaman seninle ilgilenemeyiz! Bizim tek derdimiz sen değilsin! Çocukça davranmayı bırak artık! Büyü! Kendinle beraber etrafındaki insanları üzmekten vazgeç! Seni ilk ve son kez uyarıyorum Eylül! Büyü ve adam gibi ol artık!"

Dedi ve gitti. İçindeki zehri akıtıp gitti.

♣️♣️♣️

Mutlu günler yakında geliyor! :))

Okuyup yorum yapan ve vote verenlere sonsuz sevgi ve teşekkürlerr :)))

İyi ki varsınız!



DÖNÜŞDonde viven las historias. Descúbrelo ahora