Kaçmak İçin Son Şans

600 80 18
                                    

Takımın kalan üyeleri merdivenlerden çıkmaya devam ediyordu.

Chan'a, birlikte kalacaklarına söz vermişlerdi ancak bir dikkatsizlik anında Felix ve Minho'yu kaybetmeyi başarmışlardı.

Hyunjin, kendini Jisung ve Jeongin'in arkasında buldu. Görüşleri odayı kaplayan dumana alışmaya çalışıyordu.

Üçüncü kattan bir silah sesi duydular.
Jisung olduğu yerde kalırken, Jeongin tüfeğine sarılmıştı.

Hyunjin'in ilk tepkisi kulaklarını kapatıp yere çömelmek olurdu, ama yapmadı. Jeongin ve Jisung'u köşeye çekerek kendi vücudunu siper etti. Silah sesleri durulduğunda ikiliyi kontrol etti.

"İyi misiniz?"

Başlarıyla onaylayıp ayaklandılar.

"Devam etmeliyiz," dedi Hyunjin merdivenlere bakarak. "Ve birlikte kalmalıyız. H-hey Jisung!"

Han, silah sesinin geldiği yöne doğru koşmaya başlamıştı. Neden? Kendi bile bilmiyordu.
Hyunjin ve Jeongin'in çatıya ulaşıp dumanın kırmızıya dönmesini beklemelerini istedi. Ve bunun için, yaptığı en iyi şeyi yapacaktı. Yem olmak.

Kontrol odasına girdiğinde, düşmanla karşılaştı.

"Hyung yaralandığında helikopterdeki sendin! Sen evimizi patlattın!"

Jisung'un karşısında elinde silahla, kendisini öldürmeye hevesli Mingi dikiliyordu. Mingi tetiğe basmadan, odanın kapısı çarpılarak kapanmıştı. İkisi de şaşkın şekilde bakarken gözleri bir polis memurunu gördü.

"Song Mingi, profesyonel keskin nişancı, mafyanın problemli çocuğu. Ve Han Jisung, kılık değiştirme ustası. Bu ne büyük şeref!" diye sırıttı Hoseok eli kapı kulbunu tutarken.



Jeongin merdivenlerden çıkarken, Hyunjin'de peşinden gidiyordu.

"Varmamıza az kaldı! Sakın durma köpek!"

Jeongin çatının kapısına geldiğinde açmaya çalıştı ama kilitliydi.

"Lanet olsun!" diye bağırdı ve vücudunu kapıyı zorlamak adına ileri attı.

Yaralı omzu kanamaya devam ediyordu ve kapıyı açmaya çalışması hiç yardımcı olmuyordu.

Hyunjin saçından bir tel toka çıkardı ve küçüğe uzattı. Jeongin tokayı kilide sokarak açmaya çalıştı.

Hyunjin tüm ilgisini küçüğe vermişken, arkasından yaklaşan mafya üyesini fark etmemişti. Duvara ittirilmesiyle San ile yüzyüze geldi.

"Hyung!" diye bağırdı Jeongin korkuyla.

"Denemeye devam et! Onunla başa çıkarım!"

Hyunjin, kafasını San'ın kafasına vurdu ve onu sersemletti. Karnına vurarak San'ı devirdi. Hyunjin Jeongin'e doğru koşmaya yeltenmişti ama San'ın bileğini kavramasıyla takılıp yere düştü. Merdivenlerde ise Taehyung elindeki silahla Jeongin'i vurmaya geliyordu.

"Açtım!" diye bağırdı küçük, Hyunjin'in mucizevi bir şekilde kaçıp gelmesini bekleyerek.

Ama istediği gibi olmadı. Hyunjin ona devam etmesini emretti. Küçük, bir saniyeliğine tereddüt etti, Hyunjin'i arkada bırakamazdı. Ama verilen emre uydu Jeongin. Hyunjin'in onları halledeceğine güvenerek.

Çatıya ulaştığında kapıyı arkasından kilitledi. Yalnız olmadığını fark etmeden hemen önce rahatlarcasına nefes vermişti. Jungkook ona silah doğrultuyordu.

"Eğer seni öldürürsem, kendimi Taehyung hyung'a kanıtlamış olacağım. Şehrin en iyi nişancısıymış. Aynen öyledir," diye dalga geçti. "Senin gibi bir çocuk ne yapabilir ki?"

"En azından tüfeğini çıkarması için şans ver," dedi bir ses Jungkook'un arkasından.

Wooyoung elinde hançeri ile dikiliyordu.


Karavanda, yaşananları kameralardan izleyen bir Seungmin vardı. Takım arkadaşlarının her yönden saldırıya uğradığını görüyordü. Karavandan çıkıp takıma yardım etmesine çok az kalmıştı ki, Changbin'in polis arabalarının hızla kendilerine yaklaştığını haykırmasıyla durdu.

Seungmin camdan baktı ve sürücü koltuğuna hızla yerleşti. Karavana ivme kazandırarak sürmeye başladı. Kıvılcımlar çıkararak çarptılar birbirlerine.

Seungmin direksiyonu öyle bir sıkmıştı ki eklemleri bembeyazdı. Yanında Changbin, çarpmanın etkisiyle tutunmaya çalışıyordu.

Karşıdaki arabada Jin vardı, öfkeliydi.

Aniden başka bir darbe ile karavandan sesler yükselmeye başladı. Seungmin arkasına baktı ve Yunho'nun başka bir arabayla arkadan vurduğunu fark etti.

Polis ve mafya arasında sıkışmışlardı.





Ve belki bir ihtimal bu takımın liderinin nerede olduğunu sorguluyorsunuzdur. Cevap basit aslında.

Chan, hastaneye benzer eski, yıkık ve küflü bir binaya ziyaret gerçekleştiriyordu.

Duvarlara sinmiş belli başlı ilaç kokuları vardı. Doktorun odasında beklerken aldığınız o koku gibi.

Duvarlar demişken... bazıları kanla kaplı bazıları ise tertemiz, yalnızca tozluydu.

Zemin ise üzerlerinde sayılar yazan kırmızı bilekliklerle kaplıydı. Chan yerden birini almak için eğildi ve üzerindekini okudu.

"CB97"

Avucunda sıktı bilekliği ve koridorun sonundaki odaya ilerlemeye devam etti.

Yavaşça kapıyı açtı ve odanın ortasına konumlanmış, beş tane sandalye konulmuş daire şeklindeki masayı gördü. Sandalyelerin iki tanesi tanıdık yüzler tarafından doldurulmuştu.

"Geldin demek. Ortaya çıkıp çıkmayacağından şüpheliydim," dedi Hongjoong bacakları masaya uzanmış halde.

"Hiç değişmemişsin, Channie," diye ekledi Namjoon eli çenesindeyken.

Chan derin bir nefes verdi ve kapıyı ardından kapadı, bunun arkasını dönüp kaçmak için son şansının olabileceğini bile bile.

03-02-22


Y.N: Sonraki bölümde 5 liderle tanışacağız. Ve çok beklediğiniz Chan'ın hikayesinin kırıntılarını göreceğiz. Okuduğunuz için teşekkürler!

Ç.N: Hikaye ile ilgili kafanıza takılan bir yer varsa buraya yazabilirsiniz. Taşların yerine oturmasına yardımcı olurum! ♡

8 Sips of Wine (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin