Canım yanıyordu. Sanki yaralanan benmişim gibi canım yanıyordu. Ercüment'e bir şey olmasın, yaralanmadan, kazasız belasız gelsin diye her gece dua etmiştim.

Ercüment'e bir şey olursa ben dayanamazdım.
Daha önce hiç böyle bir acıyla karşı karşıya gelmemiştim. Hayatın gerçekleri hiç bu kadar sert bir şekilde yüzüme çarpmamıştı.

Ölüm acı da olsa vardı ama şimdi değil. Şimdi olmamalıydı. Eğer olacaksa kimse önüne geçemezdi bununda farkındaydım ama Allah'ım lütfen, lütfen Ercüment'e bir şey olmasın. Sana yalvarırım bir şey olmasın ona.

"Kızım dur, dur bir otur bir kendine gel. Baban gelsin, durumunu öğrenelim gerekirse gideriz."

İtiraz etsem de annem beni tekrardan koltuğa oturttu. "Sen önce bir sakin ol, sonra haber alabileceğin birini ara, durumunu öğren tamam mı?"

Bir şey söylemeden başımı salladım. Ne diyebilirdim ki? İtiraz edip şimdi evden çıksam nereye gidecektim?

Annem kendi telefonunu alıp odadan çıkınca bende kendi telefonumu alıp Levent abiyi aradım. Şuan durumunu öğrenebileceğim en iyi kişi oydu. İki kere çaldıktan sonra açtı.

"Levent abi?" Dedim hızla. "Leyla?"

"Abi Ercüment nasıl?"

Cevap vermedi.

"Levent abi bir şey söylesene! Nasıl durumu? Beni arayan doktor ameliyat falan dedi,  ciddi bir şey yok değil mi?" Diye sordum.

"Biraz ciddi Leyla." Deyince biraz olsun azalan ağlamam tekrardan çoğaldı. "Üç yerinden vurulmuş, ikisi kolundan, hafif şeylermiş ama diğer kurşun sırtına isabet etmiş. Omurgasına ciddi bir zarar vermiş olma ihtimali çok yüksek."

Altı yılda öğrendiğim bütün bilgiler altı saniyede kafamdan uçup gitmiş sanki. Doktor olarak hiç bir şey düşünemiyordum şuan.

"Bir de."

"Ne bir de?"

"Çok kan kaybetmiş."

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Elim ayağım tutmuyordu, içime kocaman bir acı çökmüştü.

Zil çalınca hızla ayağa kalkıp odadan fırladım. "Baba!" Diyerek kapıyı açtım ama gelen babam değildi. Çağan ve Hale teyze gelmişti.

"Leyla?" Dedi Çağan telaşla. Yüksek ihtimal annem haber vermişti. Hızla Çağan'a sarıldım.

"Şşt napıyorsun ya?" Diye sordu. "Saçmalama Leyla ne ağlaması?"

"Çok kan kaybetmiş." Dedim hıçkırıklarımın arasında. "Hafif bir şey değilmiş."

Aklıma gelen şey ile ayrıldım Çağan'dan. "Çağan benim Ercüment'in yanına gitmem gerekiyor! Benim Bingöl'e gitmem gerekiyor. Sen gideceğim dersen gelirim demiştin, lütfen gel Çağan. Ne olur gidelim."

"Leyla gelirim tabii ki ama önce senin sakinleşmen gerekiyor. Sen böyleyken hiç bir yere gidemeyiz."

"Benim bir şeyim yok, ben gitmek istiyorum sadece."

"Tamam gideceğiz, sen önce elini yüzünü yıka."

Çağan beni zorla banyoya sokunca elimi yüzümü yıkadım. Aynaya bakınca azıcık sürede ne kadar çok ağladığımı gördüm.

Banyodan çıkınca Çağan ile bilet baktık. Bu sırada babam gelmişti. Zaten annem aradığı için olanlardan haberi vardı.

Ben bir an önce gitmek istiyorken en yakın bilet yarın akşam üzeriydi. Yarına kadar nasıl bekleyecektim bilmiyorum.

Müptela | TamamlandıNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ