29. TAŞ, KAĞIT, MAKAS

Start from the beginning
                                    

Bakışlarıma eli takıldığında konuşamamıştım. İşaret parmağında bir yüzük vardı. Göze benzeyen bir taşı yüzük yapmıştı. Kehribar rengindeydi. Gözden tek eksiği kirpiksiz oluşu ve beyazının olmayışıydı.

Dün kanepede uyurken dikkatimi çekmiş, bakmıştım. Uyanmasıyla yakalandığım için de kaçamamış, en sonunda merakıma yenik düşerek nereden çıktığını sormuştum. Ben Brezilya'dayken özel olarak yaptırdığını söylemişti.

Enis Altınday'ın odadan çıkmasının üzerine üç dakika kadar zaman geçtiğinde kendimi, elimde kristal bardağımla birlikte pencere önünde bulmuştum.

Çok havalı giyinmiştim ama nereye gideceğimi, neden böyle hazırlandığımı sormayı bırak, yüzünde meraka dair en ufak bir kırıntının kırıntısını bile görememiştim. Düşündüğümü yapmadığından, eylemlerimin boşa çıkmasının verdiği sinirle, kapıdan çıktığını gördüğüm ilk an kristal bardağı camdan dışarıya çıkarıp kafasına, kara kara saçlarına gelecek şekilde, bardağın içindeki sütü aşağıya döktüm.

Sütün aşağıya düşüş hızı Enis Altınday'ın adım atmasıyla aynı saniye içinde olmadığı için maalesef ki ve maalesef süt, düşündüğüm gibi kara kara saçlarına değil, yere dökülmüştü. Ancak çıkan ses Enis Altınday'ın dikkatini çektiği için dönüp bakmış, sonra da bir anlam veremeyerek bakışlarını benim olduğum pencereye çevirmişti. Anında kaşları çatılmıştı ancak ben geri adım atmak yerine bardağı pervaza sertçe bıraktığım gibi kollarımı göğsümde bağlamış, dik dik bakmayı sürdürmüştüm.

O da havasını hiç bozmayıp gözlüklerini gözlerine taktı ve Şahin abinin önünde beklediği arabaya ilerledi.

İki gün önce...

Enis Altınday'ın tuğlaları bir bir balyoz darbesiyle yıkması yüzünden Serter'le olan tartışmamız son bulurken, içime korku salınmıştı. Bari çok şey yapmasa diye düşünürken tuğlaların hepsini aşağıya indirmiş, aramızdaki tek duvarı da yok etmişti.

Yorgunluktan dolayı göğsü bir inip bir kalkıyordu ancak ben zeytin yağının üste çıktığı gibi çatık kaşlarından ve sert ifadesinden korktuğumu belli etmek yerine kollarımı göğsümde topladım ve en az onun kadar sinirli görünmeye çalıştım. O ise düşündüğüm gibi içeriye girip bizi duvardan duvara vurmak ya da pencereden kaldırıp atmak yerine balyozu atar gibi önüne bırakıp geriye çekildi ve yürümeye başladı.

Gidiyordu!

Gi-di-yor-du.

Ortadan kaybolduğunda gerçekten gitmişti!

"Of," dedi Serter. Hâlâ Altınday'ın arkasından bakıyordu. "Kuş düşündüğümden daha çok sinirli."

Elimin tersiyle karnına vurmamla acıyla bükülüp geri geri gitti ve en sonunda da yatağın demirleri üzerine yığdığımız kıyafetlerin üzerine kendini bıraktı.

Janset olayının kapandığını düşünüyorsa yanılıyordu efendim!

Şimdi ki zaman...

Yanımda bir adet Serter Altu beraberinde Ateş Altında'yın odasının önünde dururken; ben kahverengi deri elbisemin üzerine giyindim kabanımı arkama atacak şekilde bir elimi bel boşluğuma yaslamış, diğeriyle de avcumu duvara kapatmıştım. O ise siyah, kahverengi karışık tüyleri olan büyük kürkü, boynunda kolyeleri, kulaklarında küpeleri, parmaklarında yüzükleri ve siyah cam gözlükleriyle sırtını duvara yaslamış, sessiz sessiz sakız çiğniyordu.

GERÇEK, YALANA SARILINCAWhere stories live. Discover now