yıkılır, mahvolur, biterim

315 48 6
                                    

slowdive - no longer making time

ciğerleri yanıyordu küçük olanın. nefes almakta ilk kez bu kadar çok güçlük çekiyordu. eliyle kendine hiç acımadan vurdu. toparlanması gerekiyordu. gözlerine dolan yaşları sildi elinin tersi ile. titreyen dizlerini sineye çekti ve hızlı hızlı koştuğu sokakları unuttu. elini yumruk hâline getirme zahmetine girmeden geçirdi kapıya fevrice.

kim sunwoo, siyah harflerle kazınmıştı kapının üstüne.

bunu görünce daha da güçlü olmak zorunda hissetti. iki eliyle birlikte kapıyı açması için zorluyor, büyük bir gürültü çıkarıyordu çevreyi umursamadan.

"sunoo, aç kapıyı!" yazdığı mesajlardan sonra en fazla yarım saat geçmişti. bu konuyu yüz yüze konuşmaları lazımdı, sevgilisinin kaybolmasını, ondan uzaklaşmasını istemiyordu niki. bu sırada merdivenden gelen adım seslerini duyuyordu. içerideydi.

"niki?" şaşkın gelen ses hayret ederek kapıyı araladığında karşısında koşmaktan beter olmuş bir beden bulmuştu. uykusuz olduğu her halinden belliydi ve bayılacak gibi duruyordu. niki ise bunların hiçbirinin farkında değildi zira gözü şu an pembe saç tutamlarından başka bir şey göremiyordu.

"sunoo, yalvarırım. gitme. bırakma beni."

titreyen elleri ile sunoo'nun kollarının üst kısmına tutunmuş, hıçkırmaya başlamıştı. şahit olduğu bu sahne karşısında dili tutulan küçük beden ona çekingence sarılmış, içeriye çekmişti. hava soğuktu ve bu gözyaşları birkaç şafak daha söktürecek gibiydi helios'a.

uzun olan adeta küçülüp bir bebeği andırırken başı göğsüne saklıydı sevdiğinin. kapanan kapıyla daha da artan ağlamasıyla sunoo artık üstünden şaşkınlığı atmıştı, onun yerine ufak tuzlu damlalar gelmişti. elleri istem dışı niki'nin sarı saçlarına giderken onu sakinleştirmek için hep yaptığı şeyleri yaptı. kulağına şarkılar fısıldadı. saçlarını okşadı ufak ufak.

"derin nefes al ve sil gözyaşlarını, kalbimi kırıyorsun böyle."

titreyen sesi ile seslendi ona fakat o, sevdiği çocuğun kaybıyla çığlıklar atmak istedi. tekrar oluyordu. kabullenmek istemediği gerçek ile yüzleşmek zorunda bırakılıyordu.

"sunoo, yapamam."

tek söylediği buydu. kendi kendine mırıldanıyor, arada sığındığı bedene dolanıyordu.

sunoo ise ona acıları fısıldamak yerine sakince çöktü yere. kucağındaki sevilmeye ihtiyacı olansa onunla beraber uzandı öylece. damlalar birbirini takip etti, bazen de zamansız özürler. biliyordu niki, eğer ondan tam şu an koparsa bir daha birleşemeyeceklerini.


preserved roses, sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin