1

117 7 2
                                    

-Birinci Bölüm-

"Ne güzel çiçekler bunlar! Açık konuşmam gerekirse, Bayan Torrey, sizin bu işten sıkılıp kısa bir süre içinde bırakacağınızı düşünmüştüm. Doğrusu, çiçek bakımı sevgi ister, sabır ister. Eh siz de biraz... Çabuk bıkıyorsunuz evet!" Bayan Davis doğru kelimeyi bulduğu için rahat bir nefes verdi ve gülümsedi. Komşusu Jules Torrey'in yüzünde de bir gülümseme belirmişti fakat bu gülümsemenin nedeni Bayan Davis'in sonunda susmayı hatırlamasıydı.

"Teşekkürler."

Bayan Davis bu tek kelimelik cevapla artık gitmesi gerektiğini fark etti, zaten yarım saattir buradaydı ve neredeyse kendi kendine konuşuyor gibiydi. Bayan Torrey'i yarın akşam çayına davet ettikten sonra ve ondan yarım ağız belirsiz bir cevap aldıktan sonra bahçeden çıktı.

O gittikten sonra Jules bir süre daha ayakta dikilerek zambaklarına bakmayı sürdürdü. Dizlerinin üzerinde eğilerek beyaz yaprakların üzerine parmaklarını ürkekçe dokundurdu. Daha önceden de çiçek bakmayı denemişti ama bütün denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmış ve çiçekleri soldurmuştu. Şimdi ise bu güzel beyaz zambaklar bahçenin adeta ışığı olmuştu.

Onları her gün sulamıştı. Hatta kimsenin olmadığı zamanlarda onlarla konuşmuştu da. Küçük bir kasabada yaşıyor olsa da baş belası çocuklar bir şekilde onu rahatsız etmeyi başarabiliyordu. Ne zaman çiçeklerini sulamaya çıksa meraklı gözlerle bakan küçük çocukların bakışlarıyla karşılaşırdı. Anne ve babalarıyla papaz olmamak adına Jules onları 'kibarca' kovardı. Çocuklardan gerçekten ama gerçekten hiç hoşlanmazdı. Gürültüleri, sesleri ve bitmek bilmeyen aptalca soruları...

Gözlerini kapatıp zambakların kokusunu derin bir nefesle içine çekti ve sonra tekrar ayağa kalktı, eve girdi.

Ertesi gün öğleden sonra Bayan Davis'in yoğun ısrarlarına dayanamayan Jules çay saati için komşusunun evine gitti. Yaşadıkları kasaba Swan Lake küçük bir yerdi ve herkes herkesi tanırdı dolayısıyla Jules daha gitmeden Bayan Davis'in konuklarının kim olacağını biliyordu.

Birinci konuk muhakkak ki Bayan Belitz olmalıydı. Bu kadın kasabadaki herkesle -Jules kendini herkesten soyutluyordu- ahbaplık ederdi. Düzenlenen hiçbir etkinliği kaçırmazdı. Sürekli farklı işler edinirdi kendine. Geçen yıl pilatese kafayı takmıştı. Şu sıralar ise eğitmenlik sertifikası aldığından bahsediyordu.

Diğer konuk ise şerifin karısı Bayan Gerhardsen'di. Jules onu yakından tanımıyordu. Kendisindeki soğukluğa karşılık olarak Bayan Gerhardsen'de ona soğuk davranırdı. Arada bir bir araya geldiklerinde mecburi sohbet ederlerdi, o kadar.

Jules tahminlerinde yanılmayı dilemiş olsa da yanılmamıştı iki kadın da Bayan Davis'in evinin verandasında tam karşısında oturmaktaydı. Aralarına daha önce görmediği bir kadın daha vardı. Genç ve güzel bir hanımdı. Uzun dalgalı sarı saçları ve yeşil gözleri vardı. Kendinden emin ve rahat bir şekilde çaprazında oturuyordu. Jules merakına yenilerek sordu. "Sizi daha önce görmemiştim."

Bayan Gerhardsen kadının konuşmasına fırsat vermeden söze atladı. "Yeğenim, geçen hafta New York'tan geldi. Bir süre burada kalacak."

Kadın gülümseyerek elini Jules'a uzattı. "Kate." Jules onun elini sıkarken yüzünde bir tebessüm vardı fakat aniden kendini rahatsız hissetti ve elini çekti. Değişen ifadesi Kate'in dikkatinden kaçmamıştı ama hiçbir şey söylemedi. Neyse ki diğer kadınlar gevezelik ettiğinden hiçbiri onlarla ilgilenmemişti. Bayan Belitz yazarlık kursuna başladığından bahsediyordu bu sefer. Yazılarının çok beğenildiğinden ve müthiş bir yeteneğinin olduğuna dair övgüler aldığını anlatıyordu.

EvergreenWhere stories live. Discover now