Yarından sonra Bursaya dönüyorduk.. Son bir haftaya kadar dönecek olmam için üzülmeyi hep ertelemiştim. Ama bu hafta neredeyse her fırsatta ağlıyordum. Zaten filmi de o yüzden açmıştık, kafamız dağılsın diye. 

"Demesene şöyle." Dedim. Ağlamamak için kendimi tutmayı denesem de hiç başarılı olamamıştım ve sol gözümden bir damla yaş düşmüştü. 

"Burada kalmak için hala şansın var biliyorsun değil mi?" Deyince göz yaşlarıma rağmen güldüm. Bunu her seferinde o kadar tatlı tatlı söylüyordu ki en sonunda ikna edecek diye korkuyordum. 

"Biliyorum." 

"Bak sende üzülüyorsun kal işte."

"O kadar kolay değil ki." Dedim ve iç çekip devam ettim. "Senin benden burada kalmamı istemen benim senden Bursaya gelmeni istemem ile aynı şey."

"İşim olmasa bir dakika bile düşünmez gelirdim." Dedi. 

"Biliyorum gelirdin..." 

Yanıma yaklaşıp çay bardağını elimden alıp sehpahaya bıraktı ve ellerimi tuttu. "Seni üzmek için söylemiyorum. Biliyorum ailen, arkadaşların, düzenin orada. Senden burada kalmanı istemek çok bencilce bunu da biliyorum ama ne yapayım elimde değil. Sen buradayken bile ben seni özlerken şimdi nasıl dayanacağım bilmiyorum." 

"Her özlediğinde gelirsin o zaman sende. Ben de gelirim." 

"Bu gidişle her fırsatta soluğu Bursa da alacakmışım gibi hissediyorum." Deyince güldüm. "Hep sen geleceksin diye bir şey yok ya bende geleceğim." Dedim. "Geleceksin tabii." Diyerek beni kendine doğru çekti ve göğsüne yasladı. Kollarımı sırtına doladım ve gözlerimi kapattım. 

"Seni seviyorum." Dedim usulca. "Bende seni seviyorum." Dedi saçlarımı okşarken...

Gece Ercüment gittikten sonra hemen uyumuştum. Çünkü uyumasam sabah kadar ağlardım. Sabah Çağan gelmişti. Artık askerliği bitmişti. 

Hale teyzeler ve annemler bizi almaya gelmek için çok ısrar etmişlerdi ama biz istememiştik. Zaten beraber gidecektik bu yüzden gelmelerine hiç gerek yoktu. 

"Ne ara geçti be 6 ay Çaçam." Dedim. 

"Vallahi senin için çok güzel, aşk dolu geçmiş olabilir ama benim için nasıl geçtiğini bir ben biliyorum bir Allah." 

"Gittiğin için çok mutlusun yani?"

"Tabii mutluyum kızım bu nasıl soru?"

"Yani ben o kadar da mutlu değilim." Dedim. "Görebiliyorum onu." 

"Aslında-" Lafım bitmeden Çağan hızla konuştu. "Burada kalacağım falan deme sakın!"

"Yok ya kalmıyorum." 

"He iyi. Bir an aşk gözünü o kadar kör etti sandım." 

"Niye öyle diyorsun ya? Kalamaz mıydım burada?"

"Kalamazdın tabii ki." 

"Neden?"

"Leyla'cığım." Diyerek bana döndü. "Sen burada yapamazsın. Biliyorum sevgilinden ayrı kalacağın için üzülüyorsun ama burada 5 ayın sonunda döneceğini bildiğin için bu kadar rahattın. Şimdi tamamen buraya yerleşemezsin. Hem kariyer planının da bir karakolda ortalama bir maaş ile doktor olmak olduğunu düşünmüyorum."

Doğru söylüyordu. Her şeyi geçtim işimi yapmam için gitmem gerekiyordu. Bursa da benim için her şey daha kolaydı. Orada bıraktığım kurulu bir düzen vardı. Neredeyse 7 sene okumuştum. Burada olmaktan ne kadar mutlu olsam da gitmem gerekiyordu. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Belki yerimde başka biri olsa her şeye rağmen burada kalmaya devam edebilirdi ama ben gidecektim. 

Müptela | TamamlandıNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ