5. » s o r u n «

414 31 35
                                    

Medya: Ayşegül Öztürk
Şarkı: Ufuk Beydemir - AY TENLİ KADIN


Masaya döndüğümden birkaç dakika sonra salona tekrar giriş yapan Ayşegül'le göz göze geldiğimizde onu sinir etmek adına sırıttım. Söylene söylene göz devirdi ve boş bir yere oturdu.

Sofradan kalkmış ve koltuklara geçiş yapılmıştı. "Ayşegül ablacığım bak senin tabağın da orada." Yağcılıkta Berna'nın üzerine yoktu. Onu uyarmak adına iğneleyici bir bakış atsamda şımarıkça güldü.

Bu akşamı atlatırsam, cezalardan ceza beğenebilirdi. Ali ile annem daha çok konuşan taraftı. Bense elime yasladığım yüzümle daha çok sakince dinleyen taraftım. Berna muzipçe bakıyor, yerinde duramayan bir çocuk gibi oturduğu koltukta bacaklarını sallıyorken Ayşegül'e yakın olmaya çalışıyordu. Gözlerim yanında oturan Ayşegül'e kaydığında onu tekrar bana bakarken buldum. Yönüm onlara taraf değildi ve göz ucuyla bakıyorken göz göze gelmek beni karmakarışık bir heyecana sürükledi.

Ona tek kaşımı kaldırıp baktığımda yüzünde mimik oynamadan bakıyordu. Düşünceli miydi yoksa manidar mi bakıyordu anlayamıyorken pembe dudağının tek yanı yavaşça kıvrıldı. Bu sırıtış samimiyetten çok, küçümseyici bir gülüştü.

Hodri meydan.

Yerimden kaykıldım ve daha rahat bir şekilde oturdum. Koltuğa yasladığım dirseğim, alnıma dayalı parmaklarımla ona alttan alttan bakıyorken göz kırptım. Derin bir nefes alıp gözlerini başka tarafa çevirdi. Bir kıkırtı duyduğumdaysa bu Berna'dan başkası değildi.

"Ne ihtiyacınız olursa evladım, hiç çekinmeyin tamam mı? Hatta gelin akşamları hep birlikte yiyelim hep," diyen canım anam, yufka yüreğiyle börek açacak kadar düşünceliydi.

"Allah razı olsun Ravza teyze," diyordu Ali hürmeten. Lafa girmek zorundaydım, "Annemi duydun Ali kardeş. Kardeşlerinle," göz ucuyla bana bakarken tekrar yakaladığım Ayşegül'e bakınca istemeden gülerek, "Sana her zaman bir kapı ötedeyiz. Yeni mahalle sonuçta alışana kadar tanıdık, çekinmediğin birilerinin olması yararlı."

Sözümü bitirir bitirmez zapt etmeyi zor bulduğum gülüşümü kaptmak için dudaklarımı ıslattım. Tekrar parlak gözlerine saniyelik bir bakış attığımda düşünceli bir halde yüzümü inceliyordu. Beni fark edince de alt dudağını yuvarlayarak ısırdı ve gözlerini kaçırdı.

Bu bana yeterdi. Boştaki elimle engelleyemediğim sırıtmamı örttüm. Biraz öksürüyormuş gibi yaptıktan sonra yerimde tekrar dikleştim ve ciddi olmaya çalıştım.

"Abi hayırdır, tükürüğünde mi boğuluyorsun?" Ah Berna, ah! Bu kızı hizaya getirecektim. Dudağımı örten elimi saçlarımı geri tarayarak çektim. "Aynen abim, git de bana bir su getir o güzel ellerinden şifa bulayım."

Anında suratı asıldı ve kuzu kuzu ayağa kalktı. Bunu tatlı dilime değil, dişlerimi sıka sıka konuştuğum için yapıyordu. Gitmesi için kaşlarımla işaret verdiğimde gözlerini kırpıştırarak mutfağa gitti. Yanında oturan Ayşegül ise anlamayarak bakıyordu.

"Sağ ol abim, su verenlerin çok olsun," dedim ve bardağı elinden aldım. Ali'ye nezaketen içmesi için sorduğumda hayır diye teşekkür etti. Yudum yudum, zamana bırakarak suyu içtiğimde tepemde dikiliyordu çünkü verdiği bardağı geri almadan gitmek, annemin öğrettiği görgü nezaket adına bir facia demekti. Ve annem buradayken bunu yapmaya asla cüret edemezdi.

"Abiciğim bence tek bardak ayıp oldu bak şimdi," dedim gülümseyerek, "En iyisi sen herkese birer bardak getir." Gözlerini devirdikten sonra bardağı almak için yaklaştı ama vermedim. "Tepsi, sürahiyle getirirsen akşam seni elimden kimse alamaz," diye fısıldadım.

GülüşümOù les histoires vivent. Découvrez maintenant