0.7

14.6K 539 116
                                    

Arya: Günaydın
(07.20)

Arya: At ağızlı seni

Arya: Afiyet olsun
(14:16)

Arya: E yala

Arya: Cidden dersin bitti mi?

Arya: Atacağım kendimi yerden yere ben niye akşamın altısına kadar okulda kalmak zorundayım
(17:03)

Arya: Ulan telefon elinde görüyorum ne bokuma bakmıyorsun
(17:06)
(görüldü)

Arya: Seni tanımak zorunda olacaktım hani

Kaan: Olacaksın Arya sadece anlamaya ve sindirmeye çalışıyorum

Arya: Neyi?

Kaan: benden korkmanı

Arya: Senden korkmadım ki

Kaan: dün akşam gözlerini gördüm Arya

Kaan: gözlerinde benim gibi istek değil korku vardı

Kaan: sana sen istemediğin sürece o şekilde asla dokunmam bunu bil

Arya: Saçmalıyorsun şu an senden korkmadım Kaan

Kaan: Derse giriyorum.

Kaan: Akşam 20:00 da seni evinin önünden alırım

Arya: Ne?

Kaan: Bizimkilerle eğlenmeye gideceğiz bu akşam ve Misli'de gelecek

Kaan: Malum senin de verilmiş bir sözün var

Kaan: Bir bara gideceğiz ona göre giyin

Kaan çevrimdışı

Birkaç dakika önce önümden geçip giden bedenin arkasından koşmak ve sıkı bir yumruğu sırtına geçirme isteği ayak ucumdan boğazıma kadar bedenimi sararken bu isteğe zorda olsa engel oldum. Ondan korkamamıştım. En azından korktuğum o değildi. Beni korkutan onu istemek ve onun için sıradan birine dönüşmekti. Bana ihtiyacının olması, hayatlarımızda birbirimize yer verişimizi severken bunu kaybetmek istemiyordum.

Derin bir nefes alıp topuklarımın üzerinde aksi yöne, arkadaşlarımın olduğu banka döndüm. Hepsi kendi alemlerinde yüzlerindeki gülümsemeyle eğlenirlerken yüzüme her zaman gördükleri sahte gülümsemeyi yerleştirip yanlarına gittim.

"Geliyooor geliyooooooooor havalı geliyoor."

Elleri havada oynaya oyanaya gelen Kuzey'i görmek gerçekten içten bir şekilde kahkaha atmama neden olmuştu. Benimle beraber herkes kahkaha atarken Dilan ve Meriç ona alkışlarla eşlik ediyorlardı. Kaan ise öylece durup oturduğu yerden düz bir surat ifadesiyle bizi izliyordu.

Aynı ortamda, neredeyse her gün yan yana olmamıza rağmen ona atacağım fotoğrafı yanlış Kaan'a attığımdan beri hiç konuşmamıştık. Hatta konuşmak bir yana dursun neredeyse birbirimizin yüzüne bakmıyorduk. O fotoğraftan öncesinde gerçekleşen konuşmadan asla utanmıyor ve pişmanlık durmuyordum fakat onun bu halleri beni de sessizliğe itiyordu.

"Yaprağım ağızın kulaklarında kaldın öyle hatlar mı bozuldu gidelim mi sanayiye?" Meriç'in sert sayılabilecek derecede enseme vurduğu eline anlık olarak öfkeli bakışlar attım. "Elini götüne sokacağım sürahi gibi gezeceksin o olacak gerçekten ya. Dokunma bana antilob." dediğin an ellerini havaya kaldırıp Kaan'ın yanına gitti. Bu sefer Kaan da dahil hepimiz gülerken uzun zamandır onlarla eğlenmediğimi fark etmiştim.

PARDON | TEXTİNG Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon