rudolf wirchow hafızasını kaybedeli yıllar oluyordu

17 5 0
                                    

Karaltıya yaklaştıkça içindeki heyecan büyüyordu,çünkü Rudolf'un günlük hayatı çok sıkıcıydı ve şuan uzaylılar yeryüzüne inip bütün dağların içini dışına çıkarsa bile ses çıkarmaz,hatta hayatın sıkıcı akışı bozuldu diye sevinirdi.

Tabii yine de uzaylılar şu kocaman karaltıya ulaşamadan Rudolf'u kendi üslerine götürmezse daha güzel olurdu.

Atina sokaklarının çöpçüsü,mutlu bir şekilde hazinesine baktı: Bu bir piyanoydu.

Küçük bir sır vereyim mi? O piyanoyu mükemmel çalıyordu,hatta sokakları süpürdüğünden bile daha mükemmel bir şekilde.

Elbette,Rudolf Wirchow hafızasını kaybedeli yıllar oluyordu,ona göre yüzyıllar,ve hatta hikayemizin başlarında onun sokak süpürmekten başka bir şey bilmediğini söylemiştik- fakat bu diğer insanların sandığı şeydi. Onlar,sadece sokakta,elinde süpürge ile gördükleri temiz kıyafetli genç adamın etrafı süpürmek ve boş boş gezerek kitap toplamaktan başka bir hayatı olmadığını sanırlardı.

Ama öyle değildi işte.

Rudolf,oradan geçen bir hamalın da yardımıyla kocaman,kuyruklu piyanoyu zemin kattaki dairesine taşıdı. Delikanlıya yüz drahmi verdi ve heyecanla kapıyı suratına kapattı.

Öyle heyecanlıydı ki,her gün yaptığı gibi süpürgesini başka küçük bir süpürge ile temizlememiş,direkt kapının yanına fırlatmış ve küçük salonunun baş köşesine yerleştirdiği tozlu piyanoyu seyretmeye başlamıştı.

Tozlu,evet bu koca davetsiz misafir fazlasıyla tozluydu ve dediğimiz gibi Rudolf,sokakların temizlik elçisi olarak evine tozlu hiçbir şey sokmazdı. Bu davetsiz misafiri,bir kova dolusu temiz su ve iki elbezi tüketerek temizledi.

Şimdi artık piyano,onun temiz ve şirin salonuna yakışacak kadar parlaktı.

Mutfaktan getirdiği sandalyeyi koca,kara ayının önüne bıraktı. Bu ismi sevmişti ama biraz kabaydı sanki,evinize gelen misafire 'koca kara ayı' derseniz misafirin size kırılma ihtimali çok yüksektir,değil mi?

Rudolf,okuduğu bir kitaba özenerek, piyanosunun adını Joáozinho koydu. Hem kim bilir,belki evine bir gün Brezilyalı biri gelirdi ve Rudolf ona piyanosunun ismini söylediğinde Brezilyalı kendini evinde gibi hissederdi. Bunu düşününce ismi daha da beğendi.

"Evime hoşgeldiniz Bay Joáozinho."dedi kikirdeyerek ve nasırlaşmış parmaklarıyla Bay Joáozinho'nun beyaz, parlak tuşlarını okşadı. Küçük tatlı bemolleri öptü,diyezlerin dostça elini sıktı. Sonra hiç düşünmeden,sanki ezelden beri ezberindeymiş,sanki doğar doğmaz biri ruhuna müzik işlemiş ve ömrü boyunca asla unutmamış gibi başladı piyano çalmaya.

Evet,Rudolf adını bile unutmuş ama müziği unutmamıştı.

Beethoven'dan Für Elise,Mozart'tan Lacrimosa ve Chopin'den 20. Noktürn karışımı bir şeyler çaldı önce. Sonra yüzyıllar önce yaşamış ve şimdi mezarlarında tatlı uykular çekmekte olan insanların zaten çok önceden çaldığı parçaları bırakıp,ruhuna estiği gibi çalmaya başladı.

Rudolf piyano çalarken,ya da daha doğrusu piyano tuşlarıyla kendini hatırlarken,kapının bir kez,iki kez,sonra beş,on kez çalındığını ve en sonunda kapının kırıldığını duymamıştı. Kapıyı kıran Rudolf'un üst komşusuydu ve bu üst komşu evinize davetsiz misafir olarak gelse,ona 'koca kara ayı' diyebilirdiniz ve inanın bundan hiç suçluluk duymazdınız.

Koca kara ayı diyebileceğiniz üst komşu, ayılara yakışır bir biçimde kükremeye başladı.

"Kapı sesini duymuyor musun,hayvan herif! Kafamız şişti üst katta,kes artık şu aletin sesini!" dedi ve sinirle Rudolf'ün temiz,her sabah keçi sütlü sabunla yıkadığı yüzüne bir yumruk indirdi. Rudolf aslında mutfağa ait olan ama piyano çalmak için salona getirdiği sandalyeye yığılırken adam,kırdığı kapıdan aynı hışımla çıkmıştı bile. Rudolf adamın karısına sabır diledi.

İki tahta ayağı kırılmış olan sandalyeyi mutfağa geri götürdü,demek ki bir şey,ait olmadığı bir yerde olunca zarar görüyordu.

"Öyleyse ben ve sen de,Bay Joáozinho,biz de ait olduğumuz yerde değiliz."diye düşündü.

Tertemiz yaptığı piyanoya hüzünle baktı ve mutfağa seğirtti. Üst komşunun küçük kızının annesine "Ama çok güzel çalmıyor muydu?" dediğini duydu. Ağlamak istedi Rudolf,hayatında ilk defa,kaybettiği anıları,ailesi,belki çocukları ve karısı için ağlamak istedi. Kaybettiği müziği ve belki zemin katta rutubetten kokan bir evden çok daha güzel olan evi için,daha mutlu bir hayatı, hiç hatırlamadığı eski hayatı için ağlamak istedi. Onunki çok büyük bir lanetti,yaşadığı hiçbir şeyi hatırlamıyordu,adını bile. Bir plakta Rudolf ismini görmüş ve onu beğenmişti kendine,Wirchow da kilisedeki rahibin seçimi idi.

"Oğlum,hayat sana tertemiz bir sayfa açtı,üzülme." diyordu yaşlı rahip ama acaba onun başına böyle bir şey gelse o üzülmez miydi? Bal gibi de üzülürdü.

Bal deyince akşam yemeği yemediği aklına geldi Rudolf'un. Yunan yoğurdunu çıkardı buzdolabından,üstüne bal ve ceviz döktü. Sonra yemeğine dudak büzdü, kalktı sosis kızarttı,yanına da patates haşlayıp salata yaptı kendine.

Sıcak,doyurucu sosis dilimlerinin tadını çıkarırken düşünmeye devam ediyordu Rudolf,

"Otuz yedi yıl anılar,başarılar,insanlar biriktiriyorsun,kitaplar ve kıyafetler alıyor,para kazanıp ev alıyorsun ama sonra hepsini hayat,sana 'yeni bir sayfa açmak için' senden alıyor. Gel de sevin yeni sayfaya! İnsanın hayatın o sayfaları açıp kapayıp oyun ettiği kader kitabına küfredesi geliyor."

Sonra Rudolf tabakları topladı,Bay Joáozinho'ya iyi geceler diledi ve uyudu. Rüyasında üst komşunun küçük kızına piyano çalıyordu.

bizim çöpçü piyano çalıyorTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon