3

377 45 7
                                    

"Sakin ol, burada ben varken başına bir şey gelmez." dedi Chifuyu gülerek.
Annemin sıkı sıkıya bağladığı kravatı tek elimle esnettim huysuzca.
"Aynen, ben de bunu dert ediyordum zaten Chifuyu."
Bir kolunu omzuma doladı ve beni sınıfımıza yönlendirdi.
"Eee, sorun ne o zaman oğlum?"

Sıralar ikiliydi bu yüzden Chifuyu beni yanına almıştı. En azından tanıdık birinin yanımda olması güzeldi. Kendimi daha az yalnız hissediyordum.
"Bütün arkadaşlarımı o sikimsonik mahalle kenarı okulunda bıraktım. Yarın cenaze haberleri gelse şaşırmam. Annem kendime çeki düzen vermem için beni koleje yazdırdı ve bunun yükünü omzuma aldım. O tonla para öderken hala daha nasıl derslere adam gibi dikkatimi vermem ki?" Nefes dahi almadan aklımdan geçenleri sıralarken Chifuyu beni ağzı on karış açık izledi.

"Vay be Take... Sen olmak da zor işmiş. Bu kadar düşünürsen kırkını göremeyiz senin." dedi kaşlarını kaldırarak. Ona sinirle bir el hareketi çektim. Yine de bunca şeyi şakaya vurması çok az da olsa kafamı rahatlatmıştı.

Ders başlamasına yakın neredeyse bütün sınıf dolmuştu ve herkes bana uzaylıymışım gibi bakıyordu. O kadar rahatsız olmuştum ki elimdeki onigiriyi kenara bırakmıştım. Chifuyu da yemeyeceksem yiyeceğini söyleyip yemişti. Artık hem rahatsız hem de açtım.

"Takemitchi Hanagaki?" önüme gelen pembe saçlı kızla şaşkına döndüm.

"Hinata?" dedim bütün hayretimle. Bu kız düşündüğüm kişiyse beş senedir görmediğim ilkokul aşkım şu an tam karşımdaydı.

"Evet, evet Hinata ben! Seni burada gördüğüme inanamıyorum. Neden dönem ortasında buraya naklin aldırdın?" Bana uzattığı elini nazikçe sıkıp bıraktım. Bu sırada Chifuyu bir tenis maçı izler gibi bir ban bir Hinata'ya bakıyordu.

"Biraz uzun bir hikaye. Öğle teneffüsünde konuşabiliriz istersen." dedim sırıtarak.
"Ah, çok isterim! Görüşürüz o zaman." dedi saf bir heyecanla ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanımdan ayrıldı. Bu kız hatırladığımdan daha bile güzeldi.

"Dibin düştü lan puşt!" dedi Chifuyu böğrüme dirsek atıp. Ona gözlerimi devirmekle yetindim. Önüme döndüğümde saniyesinde keşke dönmeseydim diye düşünmeye başladım.

Draken, Mikey ve adını bilmediğim iki çocuk daha sınıftan içeri girdiler. Ben gizleyemediğim bir şokla yanımdaki kahpeye döndüm.
"Ah, onlar bizim sınıf arkadaşlarımız. Söylemeyi unutmuşum." dedi otuz iki diş sırıtarak Chifuyu. Onun bembeyaz dişlerini ilk defa bu kadar çok kırmak istiyordum.

Anne... beni bir belanın içinden alıp da nasıl daha büyük bir belanın içine attın?

"Of be Takemitchi! Hadi abicim. Ne kastın?" Chifuyu beni okul bahçesindeki çardaklara sürüklüyordu.
"İstemiyorum amına koyayım. Tomanla aynı masada oturup ramen yemek istemiyorum!" Bana dil çıkartıp kendisinden asla ödün vermeden sürüklemeye devam etti.

Chifuyu gibi cılız bir çocuğun elinden kurtulamayacak kadar aciz olduğum için kendime acıyordum.

Çardağa yaklaştığımızda elimi yakasından çekip hafifçe boğazını temizleyen arkadaşım daha da gerilmeme neden oldu. Dünyanın en gevşek insanı dahi o masaya geldiğimizde kendisini kasıyordu.
Sikeyim şansımı.

"Chifuyu!" dedi bir çocuk sırıtarak. Çardağın oturağına değil de sırt yaslama yerine oturuyordu. Uzun simsiyah saçları ve mükemmel bir sırıtışı vardı. Çocuk fenaydı.

"Yanındaki eleman kim?" dedi beni başıyla hafifçe işaret ederek. Neredeyse hazır ola geçecektim.
"Takemitchi Hanagaki Baji-san, çok yakın arkadaşım." Baji isimli çocuk bana hafifçe elini kaldırdı.
"Çok yakın olmaya gerek yok." cümlesini sorgulamadım.

Oradaki birkaç suratla daha tanıştım. En sevdiğim Mitsuya'ydı sanırım. Konuşması ve yüzü beni aşırı derecede rahatlatmıştı.

Taa ki bakışlarım sarışın çocukta durana kadar.
Bana o kadar garip bakıyordu ki neredeyse yanımdaki arkadaşımın arkasına saklanacaktım.
"Geçen günki çocuk. Takemitchi?" dedi gözlerini kısıp. Yutkundum.
"Evet, pek iyi bir tanışma olmamıştı." dedim elim ensemde sırıtmaya çalışarak. Beni şaşırtarak son derece güzel bir şekilde güldü çocuk.

"Mikey ben de, otursanıza." Chifuyu cümleyi duyar duymaz beni banka ittirdi.

Mikey'in tam yanına.
TAM YANINA.

Hızımı alamadan üzerine doğru yalpaladağımda elleri mengene gibi omuzlarımı kavradı. Burnuma gelen tatlı koku başımı döndürdü. Reçine ve çam ağacı gibi kokuyordu.

"Tanrı'm, özür dilerim!" dedim kendimi hızla geriye çekerken. Elleri omuzlarımda biraz fazla oyalanmış gibiydi ya da heyecandan olmayan şeyler hissediyordum. Güzel yüzünde minik, çapkın bir gülümseme belirdi.
"Sorun yok."

Sonrasında uzun bir süre konuştuk. Herkes eğlenceliydi ve kafalarımız uyuşuyordu. Hepsi de benim gibi pisboğaz olduğu için yemek yerken daha da bir keyif almıştım. Gülerken Omuzlarım hafifçe Mikey'in omuzlarını sürtünüyordu ve oranın karıncalandığını hissediyordum.

"Takemitchi!" Baji'yle elektrikli scooterların motorlardan daha iyi olduğuna dair saçmapan bir tartışmanın içerisindeyken Hinata Tachibana karşıma çıkageldi.

İstemeden yutkunmuştum. Uzun pırıl pırıl saçları içimi hoş ederken gözlerine gereğinden biraz daha fazla baktığımı fark etmiştim.
Baji benim bu halime arkadan 'ooo!' larken ona gözlerimi devirdim.

"Hinata... Selam!" dedim, sesimdeki tını sorgulayıcıydı.
"Selam, şey... Sohbet edecektik ya... Onun için baya bir aradım seni, sanırım meşgulsün." Mikey yanımda huzursuzca kıpırdandı.

Ayaklanıp da Hinata'ya doğru hareketlendiğim sırada gömleğimin ucundan tutulmamla yalpaladım.
Şaşkın bir suratla arkamda kalan mikey'e baktım.
"N'oluyor?" dedi huysuz bir sesle. Herkes onun bu haliyle sus pus olmuştu.

"Mikey... Kalksam sorun olur mu? Ayıp ediyorum sanırım ama eski bir arkadaşım ve önceden söz vermiştim. Kafam o kadar yoğun ki unutmuşum. Kusura bakmayın." dedim hafifçe kafamı eğerek.

Ardından kocamam gözleriyle bana bakan Mikey'e döndüm. Şimdi o gözler kısıktı ve asla sakınmadan en içlerini gösteriyordu bana. Birkaç saniyelik bir ömür gibi süren bakışmanın ardından iç geçirerek gömleğimi bıraktı ve kollarını kavuşturup önüne döndü.
"Neyse ne." dedi yüzünü dahi bana çevirmeden. İstemsizce düşen modumla suratımı astım.

Herkese el sallayıp da Hinata'yla okula doğru yol aldığım sırada kafama takmamam düşünmemem için kendime bin bir türlü nasihat veriyordum. O sırada bana uzun uzun bir şeyler anlatan Hinata'ya asla diklatimi veremiyordum.

Hinata'nın önüme geçip iki eliyle yanaklarımı sıkmasıyla aniden durdum. Bakışlarımı yüzüne indirdiğimde çatık kaşlarla beni izlediğini gördüm.
"Hey! İnsanların tavırlarını bu kadar kafana takmamalısın. Karşındaki öğretmenin, ben, en yakın arkadaşın, yoldan geçen bir amca veya tomanın lideri olsa dahi... O an kalkmak istedin ve kalktın. Gerisi önemli değil. Şimdi buradasın ve böyle karaları bağlayacaksan kalkıp da benimle gelmenin hiçbir anlamı kalmayacak."

O kadar etkilenmiştim ki ağzım hafifçe aralanmıştı. Bu kızın kalbinin güzelliğş yüzüne vurduğu yetmiyormuş gibi bir de keskin bir zekası vardı. Tam olarak hayran olunasıydı.
"Haklısın... Sana da ayıp oldu, kusura bakma." desim elimi enseme atarak.

Tekrardan yanıma geçti ve ilerlemeye başladık.
"Sorun yok, hadi şimdi sen anlat. Neden buradasın?" Hafif bir ıslık çaldım ve gülümsedim.

"Pekala..."

atabiliyorken bolum atiyorum arkadaslar cunku atamayacagim cok zaman olacak :(

nasil buldunuzzz, diger kitaplarima da bakmayi unutmayın

XOXO




you make it seem like a crime // takemikeyWhere stories live. Discover now