🍂Şer Fısıltıları

3.1K 491 1.4K
                                    

《Rızam olmadan koparılan narin duygularım var benim.
Keşkelere sığdıramadığım pişmanlıklarım kadar geç kalmış.》

Bir hafta sonra...

Bozkırın çıplak tepelerini mesken belleyen ılık esinti, genç kızın ayvacık tüylerini inceden yokluyordu. Rüzgarın afilli çırpınışı kekik otlarının ihtişamlı kokusunu parsel parsel uçururken genç kız kuşların uzun uzadıya ıslığı eşliğinde kır kokusunu ciğerlerine doldurdu. Hedefe kilitlenen bakışları gelecek olan talimat ile birlikte tetiğe yapılacak baskıyı beklerken omuz hizasından gelen sese odaklandı.

"Nefesini tut!"

3..

2..

1..

"Şimdi!"

Omuza yeterince yerleşmemiş çift kırma, havada büyük bir gürültüyle patlarken çevreyi dumanı üzerinde keskin bir barut kokusu kapladı. Genç kızın güçsüz bedeni hiddetle sarsılmıştı. Acı ile dizleri üzerine düşen genç kız zonklayan omzunu ovarken dudaklarını büzdü. İlklere nazaran son denemede hedefi on ikiden vuracağını zannetmişti. Yanına yaklaşan Celil, iyi olup olmadığını kontrol ettikten sonra kendilerini gözleyen babasına her şeyin yolunda olduğunu işaret etti.

"Belki de cesaretini senin için daha doğru olan yerlerde kullanmalısın ya da... Daha az tehlikeli."

Genç kız, Celil'in kalkması için uzattığı eline bir kez vurduktan sonra toprak zeminden destek alarak ayaklandı. Babası ve amcasının avcılık konusundaki hevesi yüreğindeki özgür duyguları cezbediyor, her seferinde peşlerine takılacak bir fırsat buluyordu. Lakin yüreğindeki cesaret kadar dirayeti olmayan bedeni dört beş kiloluk demir yığınını zapt etmek konusunda yetersiz kalıyordu. Toprak zemine kapaklanan tüfeği kavrayan Celil, sızıdan yüzünü buruşturan Esmanın yamacına kadar geldi. Hevesinin kırıldığını süzülen bakışlarından görebiliyordu.

"Tüfeğin bu kısmını bedenine yerleşmesi gereken bir yapboz parçası gibi düşün," dedikten sonra doğrulttuğu tüfeğin dipçiğini genç kızın omzuna dayadı. Yanakları ve omzuna yapışan tüfeği sol eliyle kavrayan Esmayı onaylayarak sol bacağını öne almasını istedi. Karşısındaki kızın gözlerinde düşeceğini bile bile yürümekten vazgeçmeyen bir bebeğin kararlığını görmek zaman zaman endişelendiriyordu.

"İşte böyle!" demesiyle de genç kızın elindeki emniyeti kapanmış tüfeği alıverdi.

"Bugünlük bu kadar yeter, omzun bu gece yeterince ağrıyacak."

Mızmızlanan genç kız son bir kez daha denemek istese de Celil'in tahammülsüz tavrı karşısında pes etmek zorunda kaldı. Omzunu hafiften sıvazlayıp Celil'in arkasından koşar adım ilerledi. Zira organize edilen düzeni sağlamak için babalarının açtığı arayı kapatmaları gerekiyordu. Kayalıkların sert yamaçlarındaki patika yoldan temkinli bir şekilde ilerlerken yakınlardan duyulan birkaç el mermi sesiyle adımlarını hızlandırdılar.

Tan yeri ağarmasıyla yola koyulan Mehmet ve kardeşi Kadir köylerini çepeçevre saran dağlarda avcılık yapıyordu. Civar tepelerin kapak kaldırılmamış köşelerinde izlerini bırakan avcılar aynı zamanda köylülerin bağ ve bahçelerini talan eden vahşi hayvanların da bir nebze ayaklarını kesiyordu. Mekecik Mevkii denilen bu tepe köyün girişindeki tarlaların bitişiğinde bulunuyordu. Esma'dan daha büyük adımlarla ilerleyen Celil, babası ve amcasının bir domuz leşinin başında dikildiklerini görünce Esma'ya işaret etti.

"Neye niyet, neye kısmet." diyen Kadir, oğlu Celil'e hayvanın iri cüssesinden bahsederken Esma babasının yanına gelip dizlerinden birini kırdıktan sonra hareketsizce yatan hayvana doğru eğildi. Sevimsiz kafasının ucundaki biçimsiz burnunu incelerken dudaklarını büzüverdi. Hayvanlara olan düşkünlüğünü sorgulatacak bir deneyimdi bu. O esnada hayvanın burnundan yükselen hırıltılı nefesi çepeçevre sarmış kalın kılları raks ettirince bir anda irkilerek geriye düşüverdi. Kendisiyle alay eden Celile yüzünü buruştururken dudaklarının kenarı kıvrıldı. Babasının merhametine sığınıp evden çıkabilme fırsatı onun için hatırı sayılır bir nimetti. Günlerdir hislerini kontrol eden şer fısıltılarını duymaz olmuştu.

RÜZGARI ARKANA ALOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz