Bölüm 12, Sen Benim Kadınımsın

En başından başla
                                    

Ne olursa olsun ağlamayacaktım. Rae ya da bir başkası benim bir damla bile gözyaşıma değmezdi.

Kirke fırtınayı benden uzak tutarak beni evine götürürken hiçbir şey sormadan yardımıma koştuğu için ona minnettar kaldım. Ada Tara'nın ormanının aksine buz gibiydi. Bu yüzden yeniden odadaki ocağın karşısına geçtiğimde omuzlarıma bıraktığı şala sıkıca sarıldım.

Kirke dizlerimin önüne çöktü. "İstersen seni kendi şehrine gönderebilirim," derken teklifinde samimi olduğu yumuşak bakışlarından belli oluyordu. "Adamın iki zamanda da var olduğunu biliyorsun."

Bunu istemiyordum. Burada her iki zamanın da dışında kalmak ve ruhumun dinginleşmesini beklemek istiyorum. "Burada kalabilir miyim?"

Ayağa kalkıp sıcacık dudaklarını alnıma bastırdı. "Cadının evi cadının evidir," dedikten sonra dizlerimin önüne çöktü. Başımı omzuna yaslayıp nefes aldım ya da almaya çalıştım. Aldığım her nefes göğsümde sıkışıyor, binlerce hançer ince uçlarıyla derimi zorluyormuş gibi hissettiriyordu. "Ağlayabilirsin," dedi yumuşak bir sesle.

"Hayır," dedim. "Bunu istemiyorum. Bir yalan için ağlamayacağım."

Kirke beni kendinden uzaklaştırdı, sıcak parmaklarıyla yüzüme düşen saçları geri çekti. "Gerçekler her zaman düşündüğün gibi olmayabilir." Gözleri karardı, aydınlık yüzüne karanlık bir gölge çöktü. "Savaş kötüydü ama neticeleri daha da kötüydü. Hepimiz yıllarca karanlığın içinde yaşadık."

Gözlerimi yumdum. "Ben de yıllarca içimdeki nefretle ibadet ettim ama o nefret bile bana ait değilmiş."

Gözlerimi yeniden açıp Kirke'ye baktım. Birkaç kez konuşmak için ağzını açıp kapattı, doğru kelimeleri bulmaya çalıştığı çok açıktı. "Onun kendini açıklamasına izin vermeliydin."

Başımı salladım. "Şu anda sadece ruhumu iyileştirmek istiyorum."

Kirke hafifçe gülümsedi. "Sen nasıl istersen kızım."

☼☼☼

Uzaklarda bir geminin yaklaştığını gördüğümde hızla odamdan çıkıp Kirke'nin tezgahının başında olduğunu bildiğim ana salonumuza girdim. Kirke neyin beni bu kadar telaşa sürüklediğini merak ederek kafasını dokuduğu kilimden kaldırdı. "Bir gemi geliyor," dedim heyecandan çatallaşan sesimle.

Kirke bundan pek de memnun olmadığını belli etse de yine de tezgahının önündeki iskemlesinden kalktı ve kilere doğru yürüdü. "Misafirlerimiz için bir şeyler hazırlasak iyi ederiz," derken çoktan kilere ulaşmış, kurutulmuş etleri güneş almayan bölmeden çıkartmıştı.

Şarapla dolu fıçılardan birine gittim. İçinde son üç aydır hemen hemen her gün içtiğim baharatlı şaraplardan olduğunu bilerek bir kısmını hemen yanında duran testiye doldurdum.

Burada geçirdiğim vakit boyunca yalnızca bir kere bir geminin yaklaştığına şahit olmuştum ama yolcuları gemiden inmeden yeniden kürek çekerek adadan uzaklaşmışlardı. Kirke Rae'nin beni bulmaması için tüm adayı efsunlamış ve hiçbir tanrısal gücün içeriye sızmamasını sağlamıştı. Bu yüzden şimdi adaya yanaşan geminin yolcularının ölümlü olduğuna emindim.

Kirke bir akşam keyifle önceleri adasına ayak basan erkekleri domuza çevirdiğinden ve bundan gram pişmanlık duymadığından bahsetti. Bunu anlatırken yanakları hem şarabın etkisiyle hem de hatıranın komikliğiyle ısınmıştı. Bunu yeniden yapmaya hevesli olup olmadığını merak etsem de kendi deyimiyle son zamanlarda uslandığını iddia etmiştir. Bu keyifli anların bir kısmında benimle savaştan ve ondan konuşmaya çalışsa da ona her seferinde engel olmuştum.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin