"İçeride düşünmeye bolca vaktin olacağı için belki bir şeyleri anlarsın diye düşündüm ama görüyorum ki hiç akıllanmamışsın. Hırsın ve kıskançlığın hiç değişmemiş."

Behzat kahkaha attı. "Seni kıskandığımı düşünmen beni güldürüyor."

"Senin tek sıkıntın neydi biliyor musun Behzat? Duygularını kontrol edememen. İyi biriydin. Fakat bir kız için arkadaşını satman şerefsiz olduğun gerçeğini değiştirmiyor."

"Asıl büyük kahpeliği sen bana yaptın. Sevdiğim kızla yattın. Geçmişi açtırma şimdi bana Kaan!"

Ne? Yanlış duymadım ben değil mi? Kanım çekildi resmen! Doğru mu söylüyordu? Kaan böyle bir şey yapmazdı değil mi?
Kaan'ın ne cevap vereceğini duymak için kafamın içini boşalttım.

Kaan'ın sesi tahmin ettiğimden daha fazla çıktı. "Ne diyorsun lan sen! Hiç mi tanımadın beni? Nasıl böyle bir şey yapabilirim aptal! Yeminler ettim önünde ama sana yetmedi! Ama şimdi anlıyorum seni." Sonlara doğru ses seviyesi indi. "Kör kütük aşık olmak insanı aptal ediyormuş."

"Sen beni hiç bir zaman anlayamazsın Kaan. "

"O kız seni kaç kere ziyarette geldi? Hala anlamadın mı oğlum sen?"

"Bu seni ilgilendirmiyor."

"Üzülüyorum sana." Bir kaç saniye sessizlik oldu. "Harcadın kendini hemde siktiri boktan şey için."

"Bana üzülecek en son kişi sensin. "

Duyduklarım beni elektrik çarpmışa benzetti. Bir an bulunduğum yeri, yabancı ellerin içine düştüğümü unuttum. Geçmişte yaşadıklarını merak ettim. Biri karşıma geçip baştan sona kadar anlatsa sıkılmadan dinlerdim herhalde. Çünkü bu kadar yakın olurken bir anda ezeli iki düşman olmak nasıl bir duygu olduğunu bilmek istedim. Evet benimde aklıma Nisa geldi. Ancak aramızın bozulması bunun çok daha ötesindeydi. Farklı bir durumdu yani.

Behzat konuyu değiştirdi. "Biraz fazla yükseldik ha? Sinirlerimizi bir boşaltalım. Bana sevgilinden bahsetmeyecek misin?" Kaan'ın sevgilisi mi vardı? Kim bu kaba insanla beraber olabilir ki? Ben daha neler öğrenecektim bugün acaba.

"Senin sorunun benimle. Bu işe kimseyi katma."

"Beni hiç tanıştırmayacaksın diye çok korktum biliyor musun? Oysa size çok güzel planlar yaptım."

Kaan uyarıcı tonda konuştu. "Behzat sakın!" altını çizerek bastırdı.

"Güzel bir anı olacak inan bana. Endişelenmene gerek yok."

"Kıza zarar gelirse seni bulur yaşatmam! Bu sefer acımam sana!"

"Kızı getirin!" Sessizlik oluştu. Bir kaç saniye sonra kapım açıldı. Kafama dank edince afalladım. Şaka yapıyor olmalıydı.

"Ayağa kalk." Kolumdan tutulup sürüklendim. Çok kısa süren yürüme mesafesinden sonra "Otur." dedi.

Behzat'an adımı duyunca tuhaf oldum. Gözlerimi çözüp "Hoş geldin Berra." dedi. Gözüme çarpan ışıkla gözlerimi kapattım. Bir kaç saniye gözlerimi açamadım.

"Fotoğraflardan çok daha güzelmiş. Gözlerin hangi renk acaba?" Gözlerimi açtığımda ela gözlü, esmer, siyah sakallı yüzüyle karşılaştım. Tahminimce otuzuna basmış olmalıydı. Baş ucumda beni inceliyordu.

Önüme döndüğümde masanın karşısında Kaan'ı gördüm. Yüz hatları çok gergindi. Gözlerimi kaçırdım etrafı inceledim.
Boyası dökülmüş duvar ve yerlere baktığımda eski bir fabrikada olduğumu anladım. İçerisi çok büyüktü ve içeriyi aydınlatan bir iki tane ampul vardı. Etrafımızda birden çok adam vardı. Tam solumda köşede kamera vardı. Bizi kayda alıyordu. İşte onu henüz çözmüş değildim.

SİYAHIN YANSIMASIWhere stories live. Discover now