1. Bölüm

87 12 10
                                    

Her ayın altısında yaptığım gibi mezarlıkta saatlerimi geçirmiş ağlamaktan şişen gözlerimle nereye gittiğime bakmadan ilerliyordum. Her türlü eve giderdim nasılsa! Etrafımdan bir dünya insan geçiyor ve ben onların hiçbirinin yüzüne bile bakmadan başım eğik bir şekilde yürüyordum.

3 Aydır dünyamın güneşinin sessizce battığını hissediyordum. Yanımdan bir arı sürüsü gibi hızlıca geçen kişilere anlamsızca baktım, hepsi kendi derdindeydi bir kaçı bana bakıyor sonra gözlerini hemen kaçırıyor ve hızlıca yürümeye devam ediyordu.

İşte bu kadar değerliydik biz. Bakar, değerlendirir ve eğer kafamızın içindeki ölçeğe uymazsa başımızı çevirip giderdik. bulunduğum ortamda tek bir insan bile somurtmuyordu hatta aksine karşımdan gülüşerek geçen sevgilileri ve aileleri görünce içimde onlara küfür etme isteğinin sesini görmezden gelmem gerekiyordu. Ve işte bu kadar bencildim, sadece diğerleri mutlu olduğu için onlardan nefret edecek kadar ama en fazla bu kadar insan olmayı başarıyordum.

Onlardan gözlerimi çekip daha az kalabalık olan ara sokağa girdim. Hava içinde bulunduğum ruh halini anlar gibi bozarmıştı. hafiften ellerime düşen damlalar hızlanmaya başlayarak daha güçlü yağacaklarını ima ederek artmaya devam ediyordu.

Aceleyle adımlarımı hızlandırdım eve giderken aklıma gelen düşünceler de göz yaşlarımı tetikliyordu ve bu yüzden gözlerimin önünü bile göremiyordum. Kafamın içindeki anılar beni deliye çeviriyordu. Ne zaman gözlerimi kapatsam tekrar zihnimde canlanıyordu. Sinirle başımı salladım ve tam o sırada bir gence çarptım. "Kusura bakmayın." Bana anlamsızca baktığını hissetsem de adımlarımı daha da hızlandırarak az ileride olan apartmanımıza girdim. Büyükannem daha ben kapıyı çalmadan kapıyı açtı.

"Yavrum bu havada ne diye dışarı çıkarsın ki? hadi geç içeri!"

Cevap vermeden ayakkabılarımı çıkardım, sessizce içeri girdim ve koltuklardan birine oturdum. bir süre sonra büyükannem elinde bir havlu ile içeri girdi.

"yine gözlerin kıpkırmızı bu haftaki bahaneniz nedir küçük hanım?" bana samimi davranmaya çalışan tavrı bile huzursuz ediciydi.

Uzun ve gür saçlarımı elindeki havlu ile kurulayarak sonradan anladığım cümleyi söyledi. Hafifçe gülümseyerek söylediği cümleye karşı yüzümü buruşturmakla yetindim ve beni gülümsetme çabasını yok sayarak

"Özür dilerim düşünme fırsatım olmadı."

Duru bir sesle söylediğim cümleyle gözlerini saçlarımdan ayırıp bana baktı. Derince iç çekti ve yanıma oturdu

"Bak kızım aylardır seni üzen bir şeylerin olduğunun farkındayım elbette, seni sıkıştırmak istemem ama ne zamandır bana bunu anlatmanı bekliyorum."

Gözlerimi yerdeki halıdan çekmeden konuştum "Ya anlatmak istemezsem?"

Sessizce gözlerimin içine bakmaya devam etti ama konuşmayacağımı anladığında ayağa kalktı "Eğer anlatmak istersen dinlerim."

Gözlerimi yine yerden çekmeden "Benim problemlerim seni üzer." Daha fazla konuşmak istemediğimi anlayarak sustu ve mutfağa gitti.

Bu sırada düşündüm her ne kadar istemesem de düşünmekten kendimi alamıyordum.

İnsanların gitmiş olmaları onları daha da unutulmaz mı yapıyordu? Yoksa bunu biz mi kafamızda unutulmaz yapıyorduk?

Aradan ne kadar geçtiğini anlamadığım bir süre sonra büyükannem elinde bir bardak çay ile yanıma geldi konuşmak istemediğimi bildiği için yılların verdiği sancılar ile yıpranmış ama buna rağmen hala yumuşak ve narin olan ellerini uzun saçlarıma götürdü.

"Annenin de saçları böyleydi, annende senin gibi çok güzeldi sokaktan bir geçerdi bakan bir daha bakardı."

Saçlarımı örmeye başladığında uykumun geldiğini hissettim. Derin bir nefes alarak tekrar konuşmaya başladı,

"Ama gel ki baban gibi aptal adamın tekine gitti!" Babam hakkında konuşmayı sevmezdim bunu bilmesine rağmen bu konuyu açması bozuk olan sinirlerimi germeye yetmişti.

Aniden geri çekilerek saçlarımı ellerinden kurtardım ve sinirle ayağa kalktım. "Annem yaşadığı şeyleri hak etti, onun kişiliği her zaman kontrol sever türdendi ona benzediğin için böyle konuşuyorsun ama ikiniz de birbirinizi hiç sevmiyorsunuz! Sizde artık babama bok atıp durmaktan vazgeçin!"

Bu yaşıma kadar hiç bir büyüğüme hakaret etmemiştim, bunun verdiği utançla hızlı adımlarla odama gittim ve kapıyı kilitledim. Sırtımı kapıya dayadım ve sürünerek yere oturdum. Kafam çok karışıktı ve kafamı bu düşüncelerden kurtarmalıydım.

Daha fazla beklersem ağlayacağımı bildiğimden ayağa kalktım, çantamdan sigara paketimi ve çakmağımı çıkardım. Odamdaki balkona doğru gittim ve havanın soğuk olmasını umursamadan oradaki sandalyelerden birine oturdum. Israrla yüzüme esen rüzgara inat elimi sigarama siper ederek ucunu tutuşturdum ve her ne kadar Anıl nefret etse de içime derince bir nefes çektim.

İkinci nefes...
Bende Anıl'ın yanında olmak istiyordum,

Üçüncü nefes...
Onu çok özledim,

Dördüncü nefes...
O geri gelmeyecek.

Sigaramı masanın balkonun demirine söndürdüm ve masaya kafamı koydum. Ardından gözlerim ruhsuzca kapanmaya başladı.

-------------------------------------------------------

Merhaba kelebeklerim<33

Hikayem hakkında yorum yapmayı unutmayın lütfen

Bilgi ve iletişim için;

İnstagram: vanessanin_kelebekleri

🌌🌌

🤍

Mezarlıkta Buluşalım 🤍Where stories live. Discover now