22. Tek Kişilik Vals

Beginne am Anfang
                                    

O zaman ciddiyetle bir tercih yapmam gerektiğini söyledi. "Ben de seni bedava dinleyemeyeceğime göre, bir tercih yapman gerek. Ya benimle görüş ya daha fazla sigara iç!" O bunu söyleyince beni bir gülme aldı ki sormayın! "Sorun da bu ya!" dedim o kahkahaların arasında. "Seçme hakkı bende olmamalı çünkü ben hep yanlış tercihler yapıyorum."

Cümlelerim de kafam gibi dağınık. Aklımı toparlayamıyorum çünkü bu sıçtığımın ilaçları beynimin içinde devamlı bir rüzgâr estiriyor. Hiçbir şey yerli yerinde değil. Tam bir şey için karar verecekken onu öylece bırakıyor ve başka bir şey düşünmeye başlıyorum. Isırılıp tüketilmemiş bir sürü elmam var.

Mesela geçen hafta kanser biyolojisi dersinde ağlamaya başladım. BRCA1 ve BRCA2'den bahsederken, Ozan'ın hiç tanımadığım annesini düşünüp binlerce parçaya ayrıldım. Sınıftan ağlayarak çıktım ve sahildeki banklardan birinde pelte kıvamına geldim. O arada okula dönmeyi unuttum. Montum, çantam, telefonum hepsi sınıfta kaldı. Oktay, bana ulaşamadığı için okula gelmeseydi muhtemelen oturduğum yerde donmuş bir pelte olacaktım. Bunu ona da söyledim. "Gelmesen donardım herhalde." Cevap verirken güldü ve "Merak etme, arkandan gelirdim," dedi. Sıkıca sarıldım ona. Yalnız kalmak mı daha iyi yoksa yokuş aşağı iki kişi yuvarlanmak mı... Emin değilim. Eşyalarımı alıp arabasına bindim. Rüzgâr saçlarımı dağıtmış, arabaya binerken yarısını yemiş olabilirim. Bu halim Oktay'ı güldürdü ve dudaklarıma hunharca asıldı. Bir noktada onu durdurdum. İradem her yanı su sızdıran bir ev gibi. Çatlak, rutubetli duvarları olan zayıf bir ev. Yaşayıp gidiyorum öylece... Oktay Beni eve götürmek istedi. Onunla gitseydim neler olacağını biliyordum. Biraz alkol -ki ilaçlarımla beraber olmaması gereken bir şey- biraz sigara ve sonunda...

Oktay'ın dediğini yapmak ne kolay olurdu ve istemedim de değil. Ama sonra ne için çabaladığımı hatırlayıp kendime verdiğim sözü tuttum. Leman ablaya bunu anlattığımda bana dışı kırmızı jelatinle kaplı kalp şeklinde bir Belçika çikolatası verdi. "Sağ ol," dedim ona. "Kendimi ödüllendirilmiş bir köpek gibi hissettim."

"Doğru bir şey yaptığını düşünüyorsan kendini ödüllendirmende bir sakınca yok. Kedi köpek ya da her ne gibi hissettiğin önemli değil. Önemli olan doğru yaptığını düşünmen."

Hatalarımı saymam çok uzun süreceği için doğru yaptığım şeyleri bulmak daha kolay oluyor. Az ve özler. İpin ucu kaçacakken var gücümle okula asılmam gibi. Üzgünüm gençler, çok şeyden vazgeçtim, bir sürü şeyi bok ettim ama bölüm birinciliğini götü benimkinden daha rahat olan birine kaptıracak değilim. Artvin'den İstanbul'a geldiysem bunun bir sebebi var. Bunu söylediğimde Oktay gururla kendini gösterir, göğsü kabarır, gözlerini iri iri açarak ağzını yamultur. Bense onu alkışlarım. "Evet, tebrik ederim, İstanbul'a sana duyduğum hayranlıkla geldim, başın göğe erdi mi?"

"Aşk," der bana. "Aşkla geldin."

Haklı mı haksız mı ne bileyim. Ben tanı koymakta iyi değilim. Ya da ben aşkı bilmiyorum. Aşkın ne olduğunu tanımlayabilsem, bir kitapta yazıyor olsa, ezberlenen bir bilgi, zihne yazılan bir formül olsa problemlerimi daha kolay çözebilirim. Leman abla biliyor mudur, biliyorsa bana söyler mi? Bu benim her şeyden önce düşünüp çözmem gereken bir şey mi? İçimden bir ses hayır Bahar diyor. Sen önce kendine bir yer bul bu hayatta. Kök salacak bir toprağın olsun, sonra dallarına hangi çiçekleri takacağına bakarsın. Belki o zaman tomurcukların olur, meyve bile verirsin. Kuruyup gidecek bir ağaçsan, çiçeği düşünmenin ne lüzumu var? Umutsuzluğa kapılıyorum o zaman. Şu yaşımda topraksız kalıp kaç meyve çürüttüm, bundan sonrası neden farklı olsun ki? Birkaç ilaç daha yutmak istiyorum böyle zamanlarda. Beynimi tamamen uyuşturacak ilaçlar.

İyi yaptığım birkaç şey var demiştim. Biri örgü örmek. Örgü demişken aklım hep karışır. Hiçbir örgümü yarım bırakmadım bugüne dek. Sil baştan başladıklarım da oldu, hiç üşenmedim. Elime bir şiş almam yeterli olur. Başladım mı bitiririm bunu biliyorum. Sadece yeni bir örgüye başlamak zor geliyor bana. Şişler bana bakıyor, ben onlara.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekWo Geschichten leben. Entdecke jetzt