67

6.3K 311 13
                                    


     "Ay yemin ediyorum şu oyun başladığından beri sakin bir günümüz geçmiyor anasını satayım! Dün gece fotoğraf da koydunuz ya, iyice kudurmuştur o yellozla şimdi. Sabah da denk gelemediniz diye laf sokmak için hazırda bekliyordur kesin." 

     Tepemde dikilmiş, can sıkıntısından saçlarımı örmeye karar vermiş olan canım arkadaşımın çenesi bitmek bilmezken sıkıntıyla nefesimi verdim.

       Evet, dün Poyraz da benim arkamdan fotoğraf paylaşınca muhtemelen baya bir dikkat çekmiştik. Sabah Nisan'la beraber gelmiştik. O yüzden ne Poyraz'ı görmüştüm ne de diğerlerini. Sinem'le de sabah karşılaşmadığımız için kendisinin tepkisini bilmiyordum ama okuldaki dedikodu hattının yeniden alevlenmesinden bile anlayabiliyordum bunu.

    'Bunlar ciddi ciddi olmuş, ay kalpli post falan atmışlar, yakışıyorlar da aslında.' Gibi fısıldaşmalar sabahtan beri bitmemişti.

     Şimdi ise öğle arasından önceki dersimizin hocamızın işi çıkması yüzünden boşa çıkmasını fırsat bilmiş, boşalan sınıfta oturuyorduk. Birazdan öğle teneffüsü başlayacaktı ve biz yine günlerdir olduğu gibi Poyrazlarla yemeğe inecektik. Bu yüzden de canım arkadaşım beni süslemeye karar vermişti.

     "Biraz da dudağına parlatıcı sür, o aptal sarışının iyice şavtı kaysın!" Saçımın önünü örmeyi bitirdikten sonra karşıma geçti. "Abartmasak mı Nisan? Öğle yemeğine ineceğiz alt tarafı." Bezgin bakışlarıma karşın kollarını önünde birleştirip tek kaşını kaldırdı.

    "Canım dün o Poyraz diye tabir ettiğimiz uzun sarışının sana olan bakışlarını gördüm ben. Her an düştü düşecek. O yüzden lafımı dinle ve devam et." Bir de bu çıkmıştı tabi, kendisinin ve Kerem'in tespitlerine göre Poyraz bana farklı bakıyordu. Öyle diyorlardı.

Benim de kafam karışıyordu aslında, biraz garip davranıyordu. Fazla ilgiliydi, yakındı. Ama ben kendimi buna inandırmayacaktım. Kendime bu kötülüğü yapmayacaktım.

    "Hadi, kalk gidiyoruz. Bitmiştir onların dersi." Ben, yine kendi düşüncelerimde boğulurken kolumdan tutup kaldırdı ve sırtımdan ittirmek suretiyle sınıftan çıkarttı.

    Aşağı, yemekhanenin olduğu kısma indiğimizde ise Poyraz'ların çoktan inmiş, kapıda bekliyor olduğunu gördük. Ama bu defa Barış yoktu. Yani ikisinin yanında Sinem tekti. "Selam!"

     İlk giriş Kerem'den gelirken Poyraz herhangi bir şey söylemek yerine direkt yanıma gelip kolunu omzuma attı. "Sabah görüşemedik, nasılsın?" Kısık desibelde sorduğu soru üzerine ona döndüm. "İyiyim, dünden yorgunum sadece biraz."

"Olsun, konser iyiydi ama." Gülerek verdiği cevap üzerine ben de gülümsedim. "Evet, teşekkür ederim her şey için." Biletleri onlar almıştı ve parasını ödememe izin vermemişti. "Lafı bile olmaz."

"O değil de ben acıktım ya!" Biz, kendi aramızda konuşadururken Kerem'in ani yükselmesiyle dikkatler tabi ki ona döndü. "Zıkkımın peki varmış abicim içeride, yer misin?" Poyraz, anlamlandıramadığım bir bakışla ona karşılık verirken ekledi. "Hadi girelim içeri, yoksa bu herif hepimizi yiyecek." Sonrasında hep beraber içeri girip yemekleri aldık ve boş bir yere oturduk.

Benim asıl dikkatimi çeken şey ise normalde dakikada bir laf sokan Sinem'in geldiğimizden beri sessiz olmasıydı. Bu kızda bir şeyler vardı.

Öğle arasının geneli normal sayılabilecek bir şekilde geçmişti. Kerem yemek boyu boş yapmış, Nisan ona söylenmiş, Sinem ise sessizce oturmuştu. Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise Poyraz'ın sürekli üzerimde olan bakışlarıydı. Ne zaman ondan tarafa baksam bana bakıyor olduğunu görüyordum.

"Bir lavaboya mı gitsek?" Tam kalkıp sınıflara dağıldığımız sırada Nisan'ın Sorusuyla onu onayladım. "Sonra görüşürüz o zaman?" Poyraz'lara dönerek konuştuğum sırada ise Sinem ortaya atıldı. "Ben de gideyim, sonra gelirim sınıfa."

Biz, Nisan'la birbirimize şaşkın ördek gibi bakarken o çoktan yanımıza gelmiş, hatta lavaboların olduğu tarafa doğru ilerlemeye başlamıştı bile.

Bir şey söyleyecek halimiz olmadığı için biz de mecburen içeri girdik. Nisan kabine girdiği sırada ben de ellerimi yıkamak için aynaların oraya geçtim.

"Pşştt." Peçeteyi attığım sırada Arkamdan gelen sesle irkilirken oraya döndüğümde ise Sinem'in iki adımlık mesafemde dikildiğini fark ettim. "Sinem, bir şey mi var?" Kuyruğuma basmadığı sürece kötü davranamazdım. Bu, onun eline koz verirdi.

"Evet. Sen varsın." Verdiği cevapla ise istemsizce kaşlarım çatılırken anlamlandırmaya çalıştım. "Efendim?" Bu kattaki lavabolar biraz büyüktü ve maalesef ki şu an Nisan bizim olduğumuz yere biraz uzaktı. Duyamazdı.

"Fazla havalanma tatlım. Sen Poyraz'ın hayatında geçici, unutulup gidecek bir şeysin. İz bırakamazsın. Benim gibi olamazsın, hiç çabalama." Ellerini beline yerleştirmiş, meydan okur gibi bakıyordu.

       "Gelip geçen bir yaz yağmuru gibi düşün. Sen defolup gideceksin. Ama ben güneşim. O kabul etmese bile onun hayatında hep vardım, hep olacağım. Kim ne derse desin bu değişmeyecek, aramıza zaman girmesi de bir şey ifade etmez. Beni yerimden kimse edemez." Tıslar gibi konuşuyordu. Bu kız neyin kafasını yaşıyordu?

       "Sinem sen iyi misin?" Ne diyeceğimi bilemezken konuştum. Şu an böyle bir konuşmaya maruz kaldığıma inanamıyordum. "Ben iyiyim tatlım, ama sen yakında hiç iyi olmayacaksın. Çünkü Poyraz benim onun kaderi olduğumu fark edecek. Ve sen bir balon gibi sönüp gideceksin." Benim normal konuşma çabama rağmen o hâlâ meydan okur gibiydi.

     Yok, bu kız cidden sorunluydu. Aralarında en ufak bir şey bile geçmemiş olmasına rağmen kendi kafasında kim bilir neler kuruyor, yaşıyordu...

      "Öyle seninle ilgileniyormuş gibi durmasına da bakma, yakında sıkılır." Dudaklarını büzerken devam etti. "Hevesini alınca bırakır seni bir kenara." Derin bir nefes aldım ve sakinleşmek için kendime zaman tanıdım. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı. "Hiç sanmıyorum biliyor musun? Bence sen hayal dünyandan çıksan iyi olur." Cevabıma karşın histerik bir kahkaha attı.

     Nisan nerede kalmıştı? Deliğe falan mı düşmüştü bu? Ben bu kızla nasıl başa çıkacaktım tek başıma? Nasıl karşılık verecektim?

     "Kimse benim olanı benden alamaz, ben kafama koyduğumu yaparım. O yüzden asıl sen hayal kurmayı bırak. Poyraz henüz kabul etmemiş olabilir ama elbet fark edecek. Biz birbirimizden başka kimseyle olamayız." Sinirlerim son safhasına ulaşırken tam dilimin ucuna gelenleri söylediğim sırada Nisan sonunda lavabodan çıktı ve bizi fark etti.

      "Neler oluyor burada, Lina?" Sorar gözleri yüzümde gezinirken ben kendimi toparladım ve ona cevap verecek olsam da Sinem'in gözlerinin içine baktım. "Yok bir şey canım, sinek vızıldıyordu ama geçti. Hadi sen Ellerini yıka da gidelim."

     O, neler olduğunu anlayamazken ben son bir kez Sinem'in yüzüne baktım ve omzundan hafifçe ittirip yanından geçtim. Bu kızın suyu ısınmaya başlayalı çok olmuştu. Artık onun dilinden konuşmanın zamanı geldi de geçiyordu.

🧩🧩🧩
Sizce bölüm nasıldı?🤓
Böyle bir sahne lazımdı ama bence, Bakalım şimdi neler olacak? 😆😁
Oy vermeden geçmeyin lütfen olur mu? 🙃💓
  

AŞK KIRINTILARI // textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin