diary, five

867 50 4
                                    

Bugün yine bara gittim ama alkol almadım. Sadece kafamı koyup düşündüm. Seni aramak istedim ama aramak için bir bahanem yoktu ki!

Seni unutmayı planlarken bir anda kendimi burada bulmuş olmam ironikti.

Sonra sen aradın beni, ben aramadan aradın. Yaklaşık bir haftadır alkol almıyordum ve bu seninle görüşmemi engelliyordu. Bir haftadır bunu yapmadığım için merak ettiğini söyledin.

Alkolü bıraktığımı söylediğimde şaşırdın, bir anda böyle bir karar verdiğime inanamadın.

Sonra yanıma geldin, yanıma oturdun. Bir bardak tekila aldın ve kafana diktin. Yüzünü buruşturdun, alkolden nefret ederdin ama belli ki senin de kafa dağıtmaya ihtiyacın vardı.

Seni bu kadar üzen şeyi sordum. Benimle ilgili olmadığını söyledin.

Bir anlığına benimle ilgili olmasını istemiştim halbuki. Belki seni üzdüğüm için vicdan azabı çekerdim ama beni önemsediğini görmek isterdim.

Annen ile baban hiç bir zaman iyi anlaşamamıştı, her zaman onlar kavga ettiğinde bizim eve kaçardın. Şimdi ise gerçekten ayrıldıklarını söyledin bana.

Ağladın, eskisi gibi başını omzuma yasladın. Gözlerimi kapattım, kolumu sana sardım ve kendime çektim. Gözyaşların boynumu ıslatırken senin bu haline dayanamıyordum.

Sen ağlarken, kavga ettiğimiz güne gittim. O günde ağlamıştın. Ben senin kalbini kırmıştım ve sen çekip gitmiştin.

Ama ben, hala tam beni bıraktığın yerdeyim.
Yardım et, hala o restorandayım.
Hala bir köşede oturuyorum.
Loş ışıkta bağdaş kurup
'Ne üzücü bir manzara' diyorlar.

black buckle ♤, mert hakan yandaş Where stories live. Discover now