yirmi birinci bölüm

En başından başla
                                    

''megumi, içki içelim.'' hevesli tonu kendi kulaklarına çarptığında utanarak elini ensesinin arkasına attı. çekingen gözler bir kez daha, kalbini çarptıran adama ulaştı ve megumi'nin gözlerinde ifadesini kaçırmadığını gösteren, dalgacı bir çizgi oluştu. burnunun dik, biçimli kavisini bir kez gösterdi ve başını salladı. cennetin içine kara bir efsun düşüren bir gülümseme verdi.

tezgahlar kapanmamıştı. hali ile de, içki standı duruyor olacaktı. megumi'nin sigarasını dudaklarına alması çabucaktı. yuuji, ilk içkisini birazdan içecek olmasının gerginliğini taşırken sorma dürtüsüne engel olamadı. "onu sürekli mi içersin?"

"u-uhm." cevap veremediğini anladığında, megumi sigarasını çekti.

"tehlikede olduğumu düşündüğüm zaman." arzularına mağlup düşmemek için, zehirli bir kurtarıcı bulmuştu dudaklarının arasına. ama ateşe vermedi, yuuji'nin gergin gözlerinin arasına sorar bakışlar da karıştı. ''sigaramı ateşe verip vermememe sen karar vereceksin.'' şüpheli, dedi yuuji. megumi doğrudan bir cevap vermekten ilk defa kaçınmıştı.

genç adam ondan biraz beklemesini rica edip, kaliteli bir şişe ile çok geçmeden geri döndü. şişenin mantarını baş parmağı ile güçlü bir ittirişle açtıktan sonra pet bir bardağa kendisi için ve yuuji için azar azar döktü. yuuji'nin dudakları nerede ise tanrım bu çok günah diye sitem edecekti. ama kendisini durdurmada başarılı oldu.

megumi rüzgarın dalgalandırıp göğsünü açtığı gömleği ile tapılası görüntüsünü sunmak için biraz durdu. tenine değen rüzgarın, istediğini alarak sakinleşmesini bekledi. bırakıldığına emin olduğunda bardağını yuuji'nin bardağına hafifçe çarptırdı.

"isa ikimiz için geldiğinde," elini çekmeden, yuuji'nin bardağın dışında kalan işaret parmağını kaptı, okşadı ve ekledi. "bir elma için cezalandırılmanın en fazla ne kadar güzel gözükebileceğine, kendi gözleri ile şahit ettireceğim."

yuuji bir kez daha, asla sahip olmadığı astım problemine nefeslerini bıraktı. teni tamamen sıcakladı ve bir bacağı dengesini şaşırdı. gözlerini zar zor aşık olduğu adamdan çekerek utanmaz oluşuna odakladı. içkisinden biraz aldığında, dudakları da o içkinin şişede matlaşan rengine dönmüştü. gırtlağına bırakılan acı hissi kafasını daha da dağıttı. nasıl bir tepki vereceğini seçemediği için mırıldanmıştı hafifçe. oğlanın hafif bir şişe getirdiğini anlamıştı ama bardağın bitiminde vücudunun vereceği titreme tepkisine engel olamadı. megumi'nin endişeli bakışlarına, sorun olmadığını gösteren bir karşılık verdi. o anda aklı zararsız, yaramaz bir hareketin isteği ile dolmuştu.

gülümsedi. megumi'nin dudak boşluğundan öperek onu afallattı, elinden içki şişesini kaptı ve koşturdu. "bunu annemin karşısında içeceğim!!'' şişesini sağ eline geçirip koşarken insanlığın ilk günahını işlemiş gibi dudaklarını utanarak ovuşturmuştu.

''dur!!'' evlerinin önüne kadar olacak koşuşturma başladı. yuuji bir atletti ve okuluna da sporcu bursu ile girmişti. belki de megumi'den üstün olduğu tek başarısı bu olabilirdi. tişörtünü onun ellerinde unuttuğunu fark edene kadar.

geri dönebilmek için adımını geri attığı ilk an, megumi'nin göğsü ile çarpışmıştı bile. yuuji şişe çekilen eli ile burnunu ovuştururken parmaklarının arasından megumi'nin derin nefesler alan suretine bakmıştı. acıttığını mırıldanmak için dudaklarını kıpırdatacaktı. ama evinin önünde olduğunu fark ettiği için çenesini kapatmıştı. bu kadar çabuk karşı karşıya gelmelerini beklemediği kesindi. boğukça homurdandı.

megumi onu pencerelerinden uzak, mutfağın gölgesinin düştüğü bir duvar kenarının karşısına çekti. annesi içeride, bulaşıklarla ilgileniyordu. oğlanın gözlerinin de o tarafa, içinde umutsuzluk bırakan bir his ile döndüğünü fark ettiğinde megumi, onun hevesinin kırılmasına izin vermedi. baş parmağı ile ensesini okşadı, omurgasına tatlı bir gıdıklanma gönderdi. gözler kendisine çevrilebilmişti. "yuuji,'' ismi bahşedildiğinde gözleri bir kez daha annesinin gölgesi ile, aşık olduğu adamın gözleri arasında gitti. "en çok işlemek istediğin günah ne?"

reddetmek, aşkının inkârını bağırmak kadar imkansız olurdu. yuuji zorlu bir kilitin dilini terk etmesini sessizce bekledi. bir aşığın içgüdüsü megumi'nin gözlerinde belirdi ve yuuji bakışlarını kaçırmadı. çünkü onun gözlerini her kaçırışı megumi'nin kalbini hedef almış gibi soğukkanlı ve zalimdi. kalbini çok kırmıştı ama megumi için sorun değildi, on sekizinde bu olurdu.

dudaklarını tedirgin eden cümle, kısık bir nefes sonucu yuuji'nin en karmaşık hisleri tarafından bırakıldı. "seni öpmek."

gözlerini kapattığında, megumi işaret parmağını onun bedeninde sakince dolaştırdı. burnunun köprüsünü geçti, adem elmasını baskıladı ve kalbine inerek göğsünün titreşimlerini, parmak uçlarının en hassas noktasında unutulmamak üzere aldı. yuuji diz çöktü. megumi onu takip etti. yuuji'nin annesinin gölgesi bir kez pencerelerini kontrol etti ve ardından tekrar işine devam etti. megumi, yuuji'nin suratını tamamen avuçlarının içine aldı. parmağının ulaştığı her bölge okşanmanın hazzını tatlı bir günah gibi tattı.

hadleri olmadan, haddini bilmeden onlara karşı olan herkese karşı hatırlatmak istedi.  

"biz adem ve havva değiliz, bize yasak değil.'' birbirlerine baktılar, megumi etki alanını genişletti. onu tamamen göğsüne çekti. nefesini onun saçları arasına verdi ve dudaklarını okşadı. "yoksa böyle dudaklara sahip olmazdın." yuuji'nin tepkisi titrek bir iç çekiş oldu.

önce dudaklarının gölgeleri değdi. "ben o elmaya aşığım."

ve megumi sonunda dudaklarını onun dudakları üzerine örttü. dudakları birbiri üzerinde belli bir ritimle alçalıp sürtünürken, megumi'nin bir eli yuuji'nin ensesine indi. yuuji'nin parmakları kıvrılarak toprağı sıkmıştı. boğazında atan bir kalbi vardı. dudakları tatlı tatlı ezilip, öpüşmenin ardında zonklarken megumi üst dudağını dişleri arasına aldı. emdi, dişledi ve bir kez altı ve üstünü dili ile ıslattı. dudaklarının tam ortasına, çenesini okşaması ile beraber küçük bir öpücük daha bıraktı ve alt dudağına geçti. pasif bir hırçınlıkla bir kez çekiştirip fazla uzaklaşmasına izin vermeden tekrar bütününü öptü. ıslak bir ses çıktı ve nefes alabilmek için aralanan dudaklardan, megumi'nin dili kurnazca içeri sızdı. yuuji'nin dilini anında tanıdı, üzerine baskınlık kurdu ve oğlanı ağlatacak kadar darbe vererek onunla dalga geçti. ağzını keşfederken, zamanını sakince değerlendirdi.

diz çökmüş olmasa, yuuji kesinlikle düşmüş olurdu. elleri göğüsleri arasında ezildi, megumi üzerine eğilip kendini bastırdığından ensesine kocaman bir acı saplanmıştı ama dilinin verdiği zevk ona çok daha hakimdi. aksi, ama bir o kadar şefkatli parmakları da dilinin çalışkanlığından geri kalmadı. yuuji'nin ensesine, oradan köprücüklerine ve omuz boşluklarını masaj verdi. megumi açılarını değiştirdi, nefesini yuuji'nin bütün göğüs kafesine dağılan bir sıcaklıkla boğazından gönderdi. başını kaldırdı, yuuji'nin dağılmış haline karşılık tamamen güçlü bir ifade ile dudak boşluğuna üfledi ve dudağını bir kez daha öptü. dilini dudaklarını açıp kapatarak birkaç kez emdi, alt dudağını sıkıştırdı ve tekrardan dilini emdi. yuuji, tamamen teslim olmuş, bitik bir hafıza ile düşündü. demek kiraz sapı ağzının içinde böyle hissetti. güzel. dudaklarda bir gülümseme titreşti.

ikisi uçarı akılları ile öpüşmelerine devam ederken birleşen dudaklar karşısında pencerelerinin önüne asılan haç, ahlakından ödün vermemekte direnen annesi ve yuuji'nin gereksiz bütün ama'ları değersiz birer gölge olarak kaldı.

megumi, forbidden by god 𝙞𝙩𝙖𝙛𝙪𝙨𝙝𝙞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin