Danger 乂 YoonMin

↬3☘︎

Ekrana öylece bomboş bakıyordum. Ekranda olan görüntü Jimin ve benim görüntümdü ama bu fotoğraf çok eskiydi. 2014 yılındandı.

O zamanlar üniversite 1. sınıftaydım ve onu tanımıyordum ama arkadaşlarımın zorlamaları nedeniyle Jimin'e bakmış ve ağzım açık kalmıştı.

Ama yalan söylememiştim gerçekten jimin ile tanışmam üniversite 3. sınıftayken olmuştu.

Birden ekran değişmiş ve maskeli adam ile Jimin'in olduğu odaya geri dönmüştü. Ardından adamın kızgın olduğunu anladığım sesi duyuldu.

"Yalan söylememeliydin, bunu sana söylemiştim. Şimdi biricik sevgiline ve ardından kendi canına veda et."

Eline bir bıçak almış ve Jimin'e doğrultmuştu. Ne diyeceğimi düşünmeyerek Jimin'e bir şey olacak korkusuyla hızlıca konuşmaya başladım ya da sadece çalıştım.

"Yalan söylemedim, onu ilk 2014 yılında gördüm ama tanışmamız 2017 yılında oldu. Yemin ederim yalan söylemedim."

Hızlıca konuştuğum için nefes alamamıştım ve kalbim şu an çok hızlı atıyordu. Maskeli adamın gülüşü de bunlara katılınca ne yapacağımı bilememişim.

Maskeli adam elindeki bıçağı cebine tekrar koyarken derin bir nefes almıştım.

"Aferin Yoongi mantıklı bir cevap, sevdim. Ayrıca artık en azından durumun ciddiyetini daha fazla kavrarsın ha! Ne dersin?"

Şu an tek istediğim Jimin'e sarılmaktı. Onun bana "Her şey geçti." demesine çok ihtiyacım vardı.

Jimin oradayken bana teselli vermesini istemem çok bencilceydi ama buna ihtiyacım vardı.

Ve bu adam kimse bizi çok eskiden tanıdığı ya da takip ettiğini anlamıştım.

Bu adama yalan söylersem eğer hemen anlayacağına emindim. Ne Jimin'i ne de kendimi tehlikeye atmayacaktım. Ya da bir şey yapmaya kalkışmayacaktım, gereksiz aksiyonlara gerek yoktu. Tek temennim soruların kolay olmasıydı.

"Yoongi, yeni soruna hazır ol. Bu kolay görünse de zor bir soru olacak."

Merakla soruyu bekliyordum. Soracağı soru neydi? Savaşlar, katliamlar, bilim, felsefe, matematik ya da en zoru ingilizce...

"Jimin'e olan aşkını tanımlamanı istiyorum, beğenmezsem eğer ölürsünüz."

Bu adamın derdi neydi böyle? Jimin'e mi aşıktı yoksa bu it? Yine de az kalmıştı, sadece soruları cevaplayacaktım ve bitecekti.

Ve biraz düşündüm. Jimin'e olan aşkımı hangi kelime tanımlardı diye.

"Süren azalıyor Yoon, 8..."

Gerilmiştim ama belli etmeye niyetim yoktu.

"7..."

Jimin'e olan aşkımı tanımlayamazdım ki, tanımlanmazdı.

"6..."

Sürem gittikçe daralıyordu, hemen bir şeyler bulmalıydım. Jimin için, aşkımız için.

"5... süren azalıyor, 4..."

Bıkmış olacak ki hızlı saymaya başlamıştı. Şuan da konuşmak saçmalık olurdu sadece kendimi Jimin ve aşkımıza yöneltmeliydim.

Bunu elbette ki daha önce de düşünmüştüm. Eski ben buna hiç düşünmeden Küçük Prens derdi. Bir oğlanın güle olan saf aşkı tam olarak bizi anlatıyordu, ama yetmezdi.

"Ve 1 süren bitiyor Yoon ya cevap ver ya da hazırlan... "

Ardından her zamanki kahkahasını attı ve bitiremediği cümlesini devam ettirdi.

"Ölümünüze."

Yutkundum ve kendimi hazırladım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim.

"Aşkımızı tanımlayamam, bizim aşkımız ne Küçük Prens'teki oğlanın bir güle oğlan saf aşkına, ne bitmek bilmeyen karşınıza ne çıkaracağı belli olmayan bir yola, ne de aydınlık hoş gül bahçesine benzemez."

Ardından gözlerimi açtım ve Jimin'e bakmadan adama bakmaya devam ettim.

"Çünkü Küçük Prens'teki oğlan gülünü başta hiç sevmiyor ve ona güvensizlik duyuyor, ben Jimin'e her şartta güvenirim. Bizim aşkımız bir yola da benzemez çünkü bizim aşkımızı bir betona benzetmek hakaret olur, bir gül bahçesi de olamaz çünkü bizim aşkımız bize zarar vermez, dikenleri yoktur. Saftır."

Ardından gözlerimi çevirmemek için mücadele ettiğim Jimin'e çevirdim ve gözlerindeki parıltılara kendi gözlerimdeki aşkı yansıtmaya çalıştım.

"Seni seviyorum Jimin ve bu aşk kelimelerle tanımlanamaz, seni seviyorum hem de senin anlayamayacağın kadar çok"

Sonra o da buruk bir şekilde gülümsedi ve iç çekti. Ardından beni taklit ederek konuştu.

"Ben de seni seviyorum, hem de senin anlayamayacağın kadar çok."

☘︎