Onları Bana Getir

209 14 25
                                    

DERİN
Başımı yavaşça sıraya koymadan önce söylendim. "Okuldan nefret ediyorum."

"Hayır etmiyorsun. İnsanlardan nefret ediyorsun." dedi Yekta.

"Ne fark eder?"

"Şşş..." Öğretmenin bizi uyarmasıyla sustum.

"Yiğit nerede acaba?" dedi Yekta.

"Neden merak ettin?"

"Yani... Sonuçta şu an herkes şüpheli, değil mi?"

"Evet." dedim başımı sallayarak. Sonra gözlerim bir Elif'e bir de Ezgi'ye gitti. "Ayaz ve Yelit için endişeliyim."

"Neden?"

Derin bir nefes verdim sıkkınlıkla. "Azmıç..."

"Zehiri yaktınki."

"Ya yeterli değilse? Bilmiyoruzki..."

Yekta tam ağzını açmıştıki kapı açıldı ve içeri Yiğit girdi. "Heh!" dedim gülerek. "Geldi seninki."

"Hocam, Sedef Hanım Derin'i çağırıyor."

Kaşlarım çatık bir şekilde ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Kapıyı kapatır kapatmaz sordum. "Ne oldu?"

Yürümeye başladık. "Kötü bir şey değil ya, şu imza günüyle alakalı."

"Anladım." dedim ve sustum.

Sedef Hanım'ın odasına vardığımızda, bir süre sonra geldiğimizden beri konuşmayı dinlemediğimi fark ettim. "Şey," diyerek Sedef Hanım'ın sözünü kestim. "Kusura bakmayın ben dinleyemedim."

Sedef Hanım, bakışlarını bana odakladı. "İyi misin Derin? Yorgun görünüyorsun."

Tırnaklarımla oynamaya başladım. "Biliyorsunuz, Savaş'ı kaybettik. Sanırım daha kendime gelemedim."

"Anlıyorum. Peki sen ne düşünüyorsun bu konuda?"

"Bence böyle bir şey için çok erken. Sonuçta insanların acısı daha çok taze ve kaos da henüz bitmiş değil."

Yiğit araya girdi. "Aslında tam da bu yüzden ihtiyacın var. "

Kaşlarımı çattım. "İhtiyacım derken?"

"Dikkatleri senin üzerinden çekmiş olacağız çünkü herkes başka bir şeye odaklanmış olacak. "

Haklı gibiydi aslında. Hem... Sanırım dediği gibi, herkesin buna ihtiyacı vardı. Ve herkesin bir arada olması, herkesi izleyebileceğimiz anlamına geliyordu. Yani Azmıç'ı bulmak için çok iyi bir fırsattı. "Peki madem. " dedim isteksizce. "Ailemle konuşurum. "

Yiğit buna çok sevinirken, ben ise sesimi çıkarmadan sakince odadan çıktım. Derken zil çaldı ve koridora insanlar doluşmaya başladı. Ve-tekrardan gözler üzerimdeydi.

"Hay sikeyim!"

AÇELYA
Zilin çalmasıyla Ege'nin yanına gittim. Ege'yi bir an olsun bırakasım gelmiyordu. Ege ise tam tersi bir ruh halindeydi. Sakindi. "Ya senin yanına gelirse ve sana ben gibi görünürse?" Dedim Azmıç için.

"Evham yapıyorsun. "

"Yapmıyorum." Dedim hemen. "Hem, sen Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun? Eğer karşındaki kişinin ben olduğumu düşünürsen ne derse yaparsın. "

"Ben normalde de her dediğini yapmıyorumki." Kısa süren bir alınganlıkla birlikte ona yan bir bakış attım. "Yani demek istediğim, sen benden çok da bir şey istemedin. "

"Ne istemem lazımki?" Evet soruyordum çünkü laf, resmen Kayra'nın verdiği taktiklere gelmişti. Bana sürekli karşımdaki erkek kim olursa olsun süründürmem gerektiğini söylerdi ve ben tam aksine Ege'den hiç bir istekte bulunmamıştım bu zamana kadar.

Kaşlarını çatıp geri çekildi bir kaç saniye. "Hayır onu kast etmedim. Bak sakin değilsin şu anda ve seni böyle görmeye alışık değilim. "

"Normaldir daha 2 aydır sevgiliyiz. " Bir şey diyecek oldu ama sonra vazgeçti. "Ege, ben ne dediğimi mi biliyorum korkudan... Sen dinleme beni. "

"Bak korkunu anlıyorum ama her zaman sakin olmak zorundayız. Bu bir mecburiyet. Hem... Bu senin Güçler Okulu'nda yaşadığın ilk olay değil. Bilinmeyen Kehanet'i yendiniz siz. "

"Ben değil... Teknik olarak o Derin'in kehanetiydi ve bunu o yendi. "

"Ama o bunu yenerken sen de kendinde yeni güçler keşfettin. Keşfetmeye devam etmelisin ve bunu okul koridorunda oturup ağlayarak yapamazsın. "

Gözlerim Kocaman açılıverdi. "Ben ağlamıyorum!"

"Mecaziydi o. " dediği şeye göz devirmekle yetindim. "Peki. Bak şöyle yapalım... Birbirimizde yapmadığımız şeyleri ortaya dökelim. Böylelikle Azmıç bizim için geldiğinde karşımızdakinin o olduğunu anlayabileceğiz. "

"Mantıklı. "

Uzanıp elimi tuttu. "Ben başlıyorum. Birbirimize hiç aşkım demiyoruz. "

Kafamı sallamakla yetindim sadece çünkü evet demiyorduk. Birbirimize hiç sevgi cümlesi kurmuyorduk ve bu içten içe ben de hep bir eksiklik hissettirmişti. Hatta bazen aramızdaki ilişkiyi sorgulamama da sebep oluyordu.

"Sen söyle. "

"Tamam. " bir kaç saniye düşündüm. "Birbirimizi hiç öpmedik. "

Gözlerini kısıp bana baktı. "Öpmek ister miydin?"

"Asla ilk adımı atmazdım. "

"Bildiğim iyi oldu. " dedi ve gülümseyip bana imalı bir bakış attı. İstemsiz de olsa ben de gülmüştüm o yüz ifadesine. "Hiç seni aldatmadım. " dedi ve dudaklarını büzüp omuzlarını düşürdü.

"Ya Ege!"

"Tamam tamam... Sıra sende. "

"Hiç birbirimize seni seviyorum demedik. " bunu söylediğimde yüzündeki gülümseme soldu. Bununla beraber benim de başım yere eğildi.

"Hiç fark etmemiştim. " başımı kaldırıp ona baktım. "Açelya, özür dilerim. "

"Olsun. Sonuçta ben de daha söylemedim. " Sonra heyecanla gülümsedim. "Bu, çok özel bir ana kalsın olur mu?"

Hafifçe gülümsedi. "Romantik olacağın aklıma gelmezdi. "

Canını çok da acıtmayacak şekilde omzuna vurdum. "Söz ver. Özel bir anda söyleyeceğiz. "

"Peki. Özel bir anda söyleyeceğiz. "

EZGİ
Okul çıkışı hep beraber Derin'in evine gitmiştik. "Bir de imza günü çıktı. " Dedi Kayra.

"Deme öyle. " dedi Elif. "Azmıç'ı bulmak için bir fırsat bu. Hem... Biliyorsun. Söz konusu olan kişi Savaş. "

"Evet, biliyorum. " Dedi Kayra. "Her neyse, ne yapacağız yarın? Nasıl arayacağız Azmıç'ı?"

"Hepimiz dağılacağız. " Dedi Açelya. "Yüksek yerlere dağılacağız. Azmıç, bizi kandıramasın diye hepimizin numarası olacak. " Dedi ve eline bir kalem ve kağıt aldı. "Herkesin doğum günü, onun sayısı olacak. " derken not alıyordu.

O sırada zihnimde bir erkeğin sesi yankılandı. Ses, o kadar kalın ve boğuktu ki, Açelya'nın sesini bastırıyordu. Göz bebeklerimin büyüdüğünü ve bunun canımı yaktığını hissediyordum.

"Onları bana getir. "

Güçler Okulu 4 -VEDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin