Kollarını belime sarıp dudaklarımızı birleştirdi.
Minik bir öpücük bırakıp dudaklarımızı ayırmış ve bu sefer dudaklarını alnıma bastırmıştı.

"Onlar senin arkadaşların, onlara yabancıymış gibi davranma meleğim."

"Ama korkuyorum.." "Neyden? Onlar sana zarar vermezler ki."

"Bilmiyorum.. korkuyorum işte."
"Pekala, Baekhyun ile konuşmuştum, elbette bir anda olmayacak ama yavaş yavaş alışmalısın."

Başımı sallayıp göğüsüne yasladım. Derin bir nefes alıp güzel kokusunun burnuma dolmasına izin verdiğim sırada Wooyoung içeriye girmişti.

"Aşk kuşlarıı ayrılın ayrılın."
Seonghwa saçlarımı son kez öpüp beni kendinden ayırmış ve salataya tekrar dönmüştü.

Wooyoung elleri belinde kaşları çatık bana bakarken ellerimi havaya kaldırmıştım. "Masumum ben!"

"Yaa! Kurabiyelerimiz az kalsın yanıyordu bebek!" "Ama başım çok ağrıdı, Seonghwa da kıyamayıp beni içeriye gönderdi bana kızma ona kız!"

"Seonghwa Hyung ya! Benim başım ağrısa bütün evi çamaşır suyu ile temizletirsin! Yeosang olunca ay bebeğim git uyu ay bebeğim kalkma sen oluyor!"

"Çünkü o benim bebeğim?"
"Çinki i binim bibiğim."

Wooyoung dudak büzerek konuşmasını bitirdiğinde kahkaha atıp ona sarıldım. "Sonuç olarak kurabiyelerimiz pişti mi?"

Wooyoung gözlerini kocaman açıp sevinçle başını salladı. "Evett hadi tadına bak-" "Bakamazsınız canım önce yemek sonra kurabiye!"

"Ya hyung! Senin bizimle ne zorun var acaba pardon?!" Wooyoung kaşlarını çatarak Seonghwa'ya döndüğünde kıkırdamıştım.

"Sen istiyorsan tadına bak ama Yeosang bakamaz." "Ya bu nasıl bir kısıtlamadır ya Yeosang bu şimdi yemeğine karışıyor ilerde çocuklarının ismini de o koyar gel yol yakınken vazgeç sana ben abimi yaparım abimi."

"Wooyoung sikerim belanı kaybol!"
Wooyoung arkasını dönüp hızla mutfaktan uzaklaşırken Seonghwa'nın sinirli bakışlarına kahkaha attım.

"Ne gülüyorsun sen bakim?" Ellerini yıkayıp hızla beni belimden kavrayıp kendine yapıştırdı. "Şey oldu.. yoksa gülmem ben biliyorsun."

Kıkırdayıp yüzüne bakarken burnumu minikçe ısırdı. "Ya acıttın!" Bu sefer minik bir öpücük bırakıp belimi bırakmış ve içeriye doğru sürüklemişti beni. "Ben yemekleri hazırladım Yunho ve Mingi siz sofrayı kurun. Hong Joong ve Jongho da bulaşıkları halleder."

"Siz ne yapcaksınız?" Mingi kollarını bağlayıp bize bakarken Seonghwa beni kolunun altına alıp bahçeye sürükledi.

"Bizde Yeosang ile salıncakta sallamacağız."
"Oh gel keyfim gel."

Mingi mırıldanarak söylendiğinde kıkırdayıp Seonghwa'nın göğüsüne yaslandım.

Büyük salıncağa oturmuş ve beni de kucağına çekmişti. Kucağında uzandığımda ellerini karnımda birleştirmeden önce ellerimi elinin arasına almıştı.

Başımı göğüsüne yaslayıp alttan yüzüne baktım. "Onlara sevgili olduğumuzu söyleyelim mi?"

Gözlerini bana dikip burnumu öptü. "Bence anlamışlardır. Ama elbette söyleyelim bebeğim."

"Gerçekten mi? Anladılar mı? Ya bana kızarlarsa? Ya Hong Joong hyung beni şikayet ederse? Jongho bana bağırırsa? Ayrılmamızı isterlerse? Ne yapcaz o zaman?"

Seonghwa büyük bir kahkaha patlatıp doğruldu ve beni yan şekilde kucağına oturtup yanaklarımı ellerinin arasına aldı.

"Bebeğim kimse bize karışamaz, sadece şirketten gizleyeceğiz o kadar. Kimse de bize ayrılmamızı söyleyemez. Çocuklar sana bağıramaz buna izin vermem tamam mı?"

"Tamam."

"Çifte kumrular sofra hazır!" Wooyoung kıkırdayarak yanımıza gelmişti.

"Dünyadaki en yakışıklı enişte sen olduğunu söylemiş miydim hyung?"

"Daha o konuyu konuşacağız, yalakalık yaparak kestirip atamazsın Wooyoung!"

Kıkırdayıp Seonghwa'nın çenesine öpücük bıraktım.

"Aaa ne yalakalığı, neyse ben içeriye geçiyorum sizde gelin hyung."

Wooyoung gittiğinde Seonghwa dudaklarımı öpüp beni kucağından kaldırdı ve yere indirdi. Ardımdan o da kalkıp elimi tutup içeriye sürüklemiş ve sofranın başına getirmişti bizi.

"Biz Yeosang ile sevgiliyiz."

"Yes be çıkar 10 bin wonu Joong." Mingi kahkaha atarak konuştuğunda Joong surat asıp masaya oturmuştu. "Ya siz neden sevgilisiniz be? Az bekleyemediniz mi?!"

Joong stem ile konuştuğunda Seonghwa bana bakmıştı. "O ne saçma bir soru Joong?"
Uyarıcı ses tonu ile konuştuğunda Hong Joong bana bakmıştı. Ardından kocaman gülümsemiş ve masadan kalkıp bana sarılmıştı.

"Şaka yapıyorum Yeosang çok sevindim sevgili olmanıza fakat 10 bin won kaybettim..."

"Ben verebilirim paran yoksa hyung."
Hepsi kahkaha attığında şaşkın bir şekilde onlara bakmıştım. Yanlış bir şey mi söylemiştim?

"Yok bebeğim gerek yok, hadi oturun çabuk."

Hep birlikte masaya kurulduğumuzda uzun süre sonra ilk defa çocuklarla iyi hissederej güzel bir yemek yemiştik. Ne yalan söyleyeyim buna gerçekten ihtiyacım varmıştı.

-

Ne yaptığım hakkında bir fikrim yok evet aman neyse iyi geceler hepinizeee sınavları olanlara başarılar 😽

Leucémie ~seongsang~ ✓Where stories live. Discover now