İki

226 38 50
                                    




İyi okumalar ask tanelerim bol ağlayın

Yeosang

Yurdun mutfağına girip kendime bir şeyler hazırlamak için buzdolabına ilerledim. Dolaptan bir şey bulamayınca kenardaki çikolatayı ve çekmeceden bir kaşık alıp salona ilerledim.

Çocukların hepsi oturmuş gülüşerek bir şeyler konuşuyordu. Yanlarına geldiğimi farkedince hepsinin suratı düşmüştü.

Ben anlamadan onlara bir şey mi yapıyordum? Neden bana bu kadar kırıcı davranıyorlardı ki?

"Geldiğin iyi oldu Yeosang, bizde seninle bir şey konuşacaktık..." Joong hyung konuştuğunda başımı sallayıp ikili koltukta oturan Yunho hyungun yanına oturmak için yeltendim ama o kolumu tutup durdurdu.

"Hiç oturma, gidicisin çünkü.." "anlamadım hyung?" Gözlerini devirip omuz silkti. Bakışlarım Joong hyunga çıktığında bana iğrenerek baktı.

"Bir karar aldık. Sadece şirket değil bizde öyle istiyoruz... artık eskisi gibi güzel dans edemiyorsun ve sesini ayarlayamıyorsun. Ve fanlarda seni pek görmek istemiyor..."

Duyduklarım karşısında gözlerim dolarken nefes almak istedim. Derin bir nefes. Ama sanki göğüsüme bir şey oturmuştu.

Başımı hızla iki yana salladım. "Bu ne demek oluyor hyung?" San oturduğu yerden hızla kalktı.
"Ne demek olacak? Artık seni istemiyoruz.. şu etrafına bak... Wooyoung bile artık seni sevmiyor."

Ağlamamak için kendimi sıkarken Wooyoung'a baktım. "D...doğru mu bu?" Wooyoung çiğnediği sakız ile başını salladı. "Evet... artık gitsen iyi olur. Şirkette senin çıkışını verdi, artık yalnız başınasın. Yalnız başına bir çocuk."


Hızla yataktan doğrulurken gördüğüm kabusun etkisinden çıkmaya çalışıyordum. Beni istemiyorlar mıydı? Yetersiz miydim ben? Her şeyi yapmaya çalışıyordum oysaki...

"Yeosang! Kendine gel ve bağırmayı kes!"
Vücudumun sarsılması ile baktığım noktadan bakışlarımı çekip etrafa bakındım.

Karşımda bana bakan 7 çift endişeli gözleri görünce istemsizce gerilmiştim. Rüyamdaki gibiydi... hepsi karşımdaydı.

"Ne oldu bana?" Mırıltı halinde konuşurken dibimdeki Seonghwa hyung derin bir nefes alıp kollarını bana sardı.

"Kabus gördün... şimdi iyi misin?" Seonghwa hyungtan kollarımı çekip başımı salladım.
"Ben üzgünüm sizi de uyandırdım.."

"Önemli değil, iyi ol yeter ki..."

Hepsi iyi olduğumdan emin olduktan sonra odadan çıkarken Yunho ve ben kalmıştık. Rüyamda dedikleri tekrar gözümde canlanırken yatağa yatıp yorganı üstüme çektim.

Hiç oturma gidicisin çünkü...

Gitmeli miydim? Sahi beni artık atiny bile sevmiyor muydu? O kadar mı kötü dans ediyordum... o kadar mı kötü şarkı söylüyordum?

"Yeosang bebeğim bana bakar mısın bi?" Yunho'nun yumuşak sesini duyunca yorganı başımdan aşağıya çekip Yunho'ya baktım.

"Efendim hyung?"
Yanıma oturup elini saçlarıma koymuş ve okşamaya başlamıştı. "Ne gördün bebeğim anlat bana..."

Başımı hızla iki yana salladım. "Hayır hatırlamak dahi istemiyorum..." "Peki... her ne gördüysen o şey asla gerçekleşmeyecek bebeğim.. o sadece berbat bir kabus... uyandın geçti, korkma."
Başımı onaylar anlamda sallarken güvenli elleri gözlerimin kapanmasına sebep olmuştu.

Leucémie ~seongsang~ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin