4 - Uykucu

12.6K 770 419
                                    

Hadi bakalım bölüm geldi. Bu arada 1K olmamıza çok az kaldıı🥳🥳

Düşüncelerinizi, yorumlarınızı bekliyorum🖤

- Araz -

Fenerle birkaç saniye inceleyip daha fazla bu havayı solumak istemediğimden odadan çıkmak için arkamı döndüm.

Siktir...

Allahım Bu ne böyle. Yaşıyor muydu acaba?

Feneri üzerine doğru tutup yanına ilerledim. Karnı inip kalkıyordu. İmkansız gibi birşeydi ama yaşıyordu. Bu çarşafta ki kanların sahibi miydi şimdi bu çocuk?

Buraya köpek bağlasan durmazken bu çocuk burada mı kalıyordu yani? Feneri yüzünden hariç vücuduna tuttuğumda dizlerimin üstüne çöküp yakından baktım.

Uzun tişörtü sanki fareler tarafından kemirilmiş gibiydi. Üzerinde sadece bu kumaş parçası var gibi duruyordu. Bacaklarına baktığımda kurumuş kan lekeleri, morluklar, sinek ısırıkları...

Bir çoğunun, insan tarafından yapıldığını bilmek zor yutkunmama sebep olmuştu.

Dudağının kenarındaki yaraya dokunduğumda üzerindeki kan bile tam kuramamıştı. Yeniydi bu şiddet. Gücünü bu çocuk üzerinde denemek ne kadar adamlıktı?

Kumral dalgalı saçları pislikten ve tozdan tutam tutam olmuş bir haldeydi. Sağ elimle burun kemiğini sıkıp başımı yere eğdim. Ne yapacaktım şimdi bu çocuğu?

Babasının araba kazasında kaybettiğim dediği kişi bu olması lazımdı. Zayıflık hastalığından bahsetmişti. Baygın bir şekilde duran çocuğu tanımlamıştı resmen.

Asıl şimdi ki tek soru bu çocuk nerede kalacaktı?

19 yaşında vefat ettiğini söylemişti. Her hangi bir yurda yerleştiremezdim. Bakım evi desem... Bu halde onu kimse kabul etmezdi zaten hastalıklı deyip.

Ne yapacağımı kara kara düşünürken kokudan yanan gezim yüzünden tekrar öksürmem gelmişti. Burada daha fazla duramayacaktım. Ayağa kalkıp üzerimdeki kalın siyah kaşe montu çıkardım.

Yerde oturan bedeni omzuna dokunup Feneri yüzüne tuttum

"Kalk hadi çocuk"

Hiç bir tepki vermiyordu. Omzuna daha sert dürttüğümde yana doğru düşecek bedeni refleksle tutup kendime çektim. Dokunsam uçacak dediği bu olsa gerek.

Bir elimle yere düşecek bedeni tutarken diğer elimle üzerimdeki ceketi omuzlarına atıp önündeki bir düğmesini kapattım. Hiç kapatmadığım şapkasını örtüp sırtından ve bacaklarından kavradığım gibi ayağa kalktım. Kucağımda varla yok gibi birşeydi.

Kendinde olsa koluna girer yürütürdüm ama gözlerini bile açamadığı için mecburen kucağıma aldım. Yoksa bir erkekle bir erkeğin bu kadar yakın olmasını doğru bulmuyordum.

Kırılmış kapının üzerine basarak geçtim. Merdivenlerden çıktığımda temiz hava ciğerlerime dolduğunda rahatlamıştım. Bu havaya kaç ay maruz kalmıştı bu çocuk.

Arkamı dönüp geldiğim yerden çıktım. Çalışanların odağı olurken hepsini uçan balık görmüş gibi bakıyordu.

Selim koşarak yanıma geldiğinde kucağımdaki bedenin çubuk krakerden farksız bacaklarına baktığını gördüm. Evet morlukları göze batıyordu ama bu dikizlemek oluyordu.

"E-efendim ölü mü?"

Hissetiği korku sesine yansımıştı. Hatasının sonucunu çektirdiği kişiye bakarken başını kaldırıp vereceğim cevabı bekliyordu.

ANOREKSİYA - GAYWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu