"Ne? Bu-ben. Gece! Senin yıllardır sevdiğin biri var ve sen bunu bana şimdi mi söylüyorsun?"

Şaşkınlığı cümleleri bir araya getirmesini bile zorlaştırmıştı. Gözlerinde hayal kırıklığı barındıran bir ifade ile baktı bana. "Sen bunu bana nasıl anlatmazsın? Biz kardeş değil miyiz? Biz, ben, neden söylemedin hiç? Neden sakladın Gece?" Tahminimden daha fazla şaşırmıştı. Ve üzülmüştü. Ona anlatmadığım için kırılmıştı.

Ateş'in, Karan'ın arkadaşı olduğunu bu yıl öğrenmiştim. Onları en son aynı ortamda bulunmaktan bile nefret eden, birbirini hiç sevmeyen iki insan olarak hatırlıyordum. Öyle ki lisenin ilk yıllarındayken, Karan sürekli Ateş'ten nefret ettiğini söyler dururdu.

Ateş, Karan'dan 2 yaş büyüktü. Lisenin ilk senesinde Karan dokuzuncu sınıfken Ateş ondan üst dönemdeydi. Ve ben neredeyse bir yıl boyunca 'Ateş çok egolu, kendini beğenmişin teki, beni hep küçük olduğum için dışlıyor, aynı mahallede büyüdük donuna işediği günleri hatırlıyorum resmen ama adamda öyle bir ego var ki şu an burnu havada gidiyor..' tarzında cümleler dinlemiştim. Ondan nefret ettiğini sandığım için hiç bir şey anlatmamıştım Karan'a.

Bu cümleleri sarf eden adamın ne oldu nasıl oldu da bu cümleleri kurduğu kişiyle en yakın arkadaş oldular aklım ermiyordu. Aslında arkadaş olmaları ilk başta canımı sıksa da artık buna üzülmüyordum. Arkadaşlıklarını çok seviyordum. Onlar harikaydı. Ve bu arkadaşlık benim yüzümden bozulacak diye çok korkuyordum.

"Çünkü senin tanıdığın biri."

Karşımda bir cevap bekleyen Karan'a zehirli oku attığımda tekrar bir duraksama yaşadı. Bu kez olan az önce ki gibi değildi. Şimdi korku karışmıştı düşüncelerine ve gözlerine. Sesli bir nefes verdi.

"Gece.."

Gözlerini kapadı. "Kim?"

Alacağı cevaptan korkuyordu. Muhtemelen şu an aklından tanıdığı bütün isimleri sıralıyordu. Acaba Ateş kaçıncı sıradaydı.

"Önce şunu bilmeni istiyorum. Sana bir sözüm var biliyorum. Ama sende şunu bil. Ben o sözü verirken çoktan birine aşıktım. Ve o kişi senin arkadaşın değildi. Sonradan arkadaş oldu-"

Biraz daha yüksek bir sesle beni bölerek aynı soruyu sordu.

"Gece. Kim?"

Tane tane konuşuyordu. Solukları öfke ile harmanlanmaya başlamıştı. Çünkü aklına geçmişten bazı anılar geliyordu, biliyordum. Tedirginliğim ve korkum gün yüzüne çıkmıştı. Ellerim titrerken gözlerimi ondan kaçırdım. Ağzımı araladım ancak konuşamadım. Sessizliğim onu daha çok sinirlendiriyordu. Aldığı soluklardan anlayabiliyordum.

"Gece! Kim dedim?"

Sesi her defasında bir nebze yükseliyordu. "Kızım konuşsana kime diyoru-"

Bu kez onu bölen ben oldum. Bağırmasına katlanamayarak hızla o ismi verdim.

"Ateş."

Bir çırpıda söylediğim bu ismin ardından başımı sol tarafa çevirip gözlerimi yumdum. Vereceği tepkiyi görmek istemedim. Elimde olsa duymakta istemezdim ama tutup da bir çocuk gibi kulaklarımı kapatamazdım. Soluklarım hızlandı. Sanki yokuş yukarı koşmuşum gibi sesli ve peş peşe nefesler alıp veriyordum. Bir kaç saniye sonra duyduğum tek şeyin kendi nefesim olduğunu idrak ettim. Neden bir tepki vermemişti hala?

Tek gözümü açıp hafifçe ona baktım. Öylece bana bakıyordu. Donup kalmış olabilir miydi? Hayır. Gayet normal duruyordu. Aniden elini kaldırıp bana uzatınca irkilmeden edemedim. Neden böyle bir tepki verdiğimi bile bilmiyordum. Elini uzatıp yumruk yaptığım ellerimi tuttu.

Abimin Kankası || TextingWhere stories live. Discover now