33

753 72 92
                                    

14 Eylül her zaman Felix'in hayatındaki en garip günlerden biri olmuştu.

Doğum gününden bir gün önce olduğu için, daha iyi, daha önemli olaylar tarafından zihninde kolayca gölgelenen bir gündü. Ama gerçekten düşündüğünde, o önceki gün - havalı bir şekilde söylerse, doğum günü arifesi - her zaman hayatındaki şeylerin en ince şekillerde değiştiği gündü.

14 Eylül en yakın arkadaşının doğum günüydü. Şimdiye kadar birkaç yılı dahil olmak üzere, sırdaşının yaşına bir numara daha kazanması şerefine bütün günü Jisung'u sinirlendirerek geçirmişti.

14 Eylül, Felix'in teknik olarak ilk öpücüğünü aldığı gündü. Ve yine doğum günü çocuğunun kendisindendi... bu şimdiye kadar anlatması en utanç verici doğum günü hikayelerinden biriydi.

Neredeyse gece yarısı olmuştu. Felix ve Chan, Jisung'u kasabada sürükleyerek günlerini yaşıyorlardı.
"Büyük on yedi!" diye sürekli ona bağırıp, her seferinde sincap suratlıdan toplum içinde inilti ya da mahcup bir kahkaha almışlardı.

Felix, elbette, bu fırsatı kendi avantajına kullandı. Bu, Jisung'un kendisinden daha yaşlı olduğu için dalga geçebildiği, yılda bir gelen geceydi ve tüm *boomer şakalarını kullanmak için sadece 12 saati vardı ve tüm hafta boyunca düşündüğü "dinozorlardan daha yaşlısın," yorumunu yapmıştı bile.

Saat gece geç olup en iyi arkadaşlardan oluşan üçlü Felix'in yatak odasına geri çekildiklerinde, çilli doğal olarak gece yarısından önce yaşla ilgili yapabileceği son bir hakaret için elinden gelenin en iyisini yaptı.

"Sen..." Felix duraksadı, aklına gelen dahiyane cümleyi hatırlamasına yardımcı olacakmış gibi tavana baktı.
"Hmm. Bir iki yıl sonra pastanı huzurevine götürmeye başlamam gerekecek, ha?"

"Kapa çeneni," Jisung kendi isteği dışında bir kahkaha attı. "Mezarda bana katılmadan önce yaklaşık bir saatin var."

"Bahse girerim iskeletin orada çürümeye başlamıştır bile."

Bunun üzerine Chan güldü, çocuk ikisinden çok daha büyük olduğunu biliyordu ve en iyi arkadaşlarının çocuklar gibi çekişmesini izlemekten kişisel bir tatmin duyuyordu.

"On yedi o kadar yaşlı sayılmıyor," diye yorum yaptı Chan, sanki derin ve anlamlı bir şey söyleyecekmiş gibi.
Ve sonra dedi ki: "On sekiz yaşlı sayılıyor. On sekiz."

"Yani yaşlı olduğunu kabul ediyorsun?" Jisung, Felix en büyüğünün sözlerine sızlanırken, cevap verdi.

"İkinizin de bebek olduğunu itiraf ediyorum."

"Chan," diye geldi Felix'in sesi, genç çocuk milyonlarca kez yaptığı gibi yorgun bir şekilde başını omzuna yasladı.
"Jisung'un yürümeye başlayan bir çocuk olmasını kabul edebilirim. Ama ben?
Ben?"
(Ç.N: Beni beni Bihter'ini??)

Chan bunu bir anlığına düşünür gibi yaptı.
"Sanırım ortaokullu olmana izin vereceğim."

"Siktir," Felix anında ondan uzaklaştı, bu fikir o kadar korkunçtu ki artık bunu söyleyen kişiye dokunmaya bile dayanamadı. "Lafını geri al. Bu çok daha kötü."

Kayıp (Wander)Where stories live. Discover now